Yukarıdaki fotoğrafın yer aldığı
gazete haberini alıntıyalım önce. "Haber aldığımıza göre Güzel Sanatlar
Akademisi talebelerinden Ali Ferruh Durukan, Adnan Çoker ve Orhan Dağ, Walt
Disney’in Miki Fare filmleri gibi resimlerin hareketleri ile bir film çevirmeğe
muvaffak olmuşlardır. Üç dakikalık ilk tecrübe filmi bugünlerde hususi olarak
gösterilecektir. Genç talebelere hocaları Prof. Vedat Ar yardım etmektedir. İlk
büyük film fabrikatör Eflatun Nuri’nin yardımı ile bugünlerde hazırlanmaya
başlanacaktır (Vatan, 4.4.1947)." 2006 yılında, Koloni blog sayfasında ben bu haberi bir kez daha alıntılamıştım. Bir yıl kadar sonra haberde ismi geçen Ali Ferruh Durukan'ın
kızı olan Bilge Gezer bizimle irtibata geçmişti. Konuyla ilgili kendisinden
bilgi istemiş, babasından o günleri yazmasını rica etmiştim. O yıllarda yayınladığımız Serüven dergisinde bu
yazıyı kullanmak istiyorduk. Ali Ferruh bizi kırmayarak gerçekten de o günleri
anlatan bir yazı yazdı. Öte yandan yazı çok kısaydı, görsellerle
kullanabileceğimizi düşündüm. Ama ne oldu bilemiyorum, bütün çabalarıma rağmen
irtibatımız koptu. Yazıyı çeşitli fotoğraflarla, o günleri anlatan, en azından
ismi geçen insanları gösteren resimlerle sunamayınca yayınlayamadık. Ali Ferruh
Bey'in o günleri anlatan yazısını aşağıya alıntılıyorum:
1947
senesinde Devlet Güzel Sanatlar Akademisi'nde (M.S.Ü) okurken ben ve
arkadaşlarım Adnan Çoker, Orhan Dağ (sonra Dar olarak değiştirdi) çizgi
filmlere çok meraklıydık. Nerede oynasa kaçırmamaya çalışır, bir yandan da
hakkında bulabildiğimiz kitapları okuyarak yapım tekniklerini öğrenmeye
uğraşırdık. Çizgi filmi yapabilmek için öncelikle filim makinesine ihtiyaç
olduğundan İpek Film Stüdyosuna giderek bize yardımcı olup olamayacaklarını
sorduk. Ücreti mukabilinde yapabileceklerini söylediler, biz öğrenci olduğumuz
için maddi imkânlarımız kısıtlıydı, şansımızı Ses Film Stüdyosunda denedik. O
sırada Bomonti de bulunan Ses Film Stüdyosuna gittiğimizde içerde filim çekimi
vardı, bizi görünce pek sevindiler, zira bazı sahnelerde değişiklik yapılması
gerekiyormuş ve bizden acele olarak dekorlara yardımcı olmamızı rica ettiler;
biz de hevesle 3-4 metrelik bir Haliç manzarasını toprak boyalarla alelacele
yapıverdik. Film makinesi işine gelince, bizi bir kenardan izleyen ve Akademide
seramik bölümünde hoca olan Vedat Ar söze karıştı, Almanya’dan bizim işimize
yarayacak bir filim makinesi getirmiş olduğunu müjdeledi. Makineyi bulduktan
sonra, ilk çizgi filmi oluşturma aşamasına gelmiştik. Konuyu beraberce
kararlaştırdık: Zeybek Oyunu: Hem bizden, hem de hareketlerin güzel ifade
edilebileceği bir konu olarak gözüktü bize. Zeybek oyunun figürlerini öğrenmek
üzere Eminönü Halk Eğitim Derneğine gittik. Orada folklorcu bir hanım bize
bütün figürleri bıkıp usanmadan teker teker gösterdi, biz de krokilerini
yaptık. Bu hazırlıklardan sonra detaylı çizimlerin yapılmasına sıra geldi.
Malzeme yokluğu başlı başına bir problemdi. Seluloit filim olmadığı için
aydinger kâğıt kullanıyor, çini mürekkebi ile yapılan çizimlerin içini fon
olarak beyaz ayakkabı boyası ile dolduruyorduk, elimizde başka bir malzeme
mevcut değildi. Biz bu çalışmaları yaparken Vedat Ar başka öğrencileri de
etrafımızda topladı ve onların da bizim kullandığımız teknikleri öğrenmelerini
istedi. Gelip gidenler arasında sonraları çok tanınan karikatürist Eflatun Nuri
de vardı. Sonunda 3 dakikalık siyah beyaz bir çizgi filim yapmayı başardık,
gazetelerde bahsedildi. Bu arada derslerimizi biraz aksatmıştık, hocamız Zeki
Kocamemi “sizi gidi animalciler sizi” diye bize takılırdı. Derken araya yaz
tatili girdi, Vedat Hoca’nın filim işine devam ettiğinden bizim Zeybekleri
Tariş'in reklâm filmi olarak görünce haberimiz oldu. Hocamıza biraz sitem
ettik, sonra herkes kendi yoluna gitti. 60 yıl öncesinden birkaç filim karesi,
gazete kupürleri ve anılar kaldı geriye.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder