Salı, Mayıs 14, 2024
Yeni Bir Söylenen Adam
Pazartesi, Mayıs 13, 2024
Ölümde Birleşenler
Pazar, Mayıs 12, 2024
Karaoğlan Hakkında
Bir etkiden söz edemeyiz. Suat Yalaz bir entelektüel değil. Yazıp çizdikleriyle bir siyasi ya da kültürel bir tartışma yaratmış birisi değil. Karaoğlan, erotizmiyle öne çıkan aksiyona dayalı bir serüven çizgi romanıdır. Gazete okuru hesap edilerek üretildiği için yetişkinlere yöneliktir. Cinsellik, iddet ve siyaset bakımından çocukların okuyabileceği bir anlatı değildir. Siyasetle ilişkisi esasen dolaylıdır, ilk anda Türklük üzerinden milliyetçilik yaptığı söylenebilir ama vurgu bu her zaman belirgin değildir. Orta-Asyacı bir milliyetçiliği vardır, radikal sağla ilişkisi erotizmi nedeniyle mesafelidir. Dinin hiç bir zaman anlatıda ağırlıklı bir yeri olmamıştır. Dizinin yaratıcısı Suat Yalaz, 1932 doğumlu. Onun eğitim aldığı yıllarda resmi ideolojide Osmanlı, cumhuriyetle karşıtlık içinde kurgulandığından olmalı, Osmanlı'yla neredeyse hiç ilgilenmemiştir. Karaoğlan'da bilerek ve isteyerek Müslümanlık öncesi evreye yöneliyor... Başka bir tarih anlatmak istemiş, tabii ki bu bir iddia. İşin esasına bakarsak Karaoğlan tarih-dışı bir fantezidir. Tarih bir arka plandır.Tarih bir ahlâkî kategori olarak ele alınır, geçmişin bugünden daha iyi ya da bugünün geçmişten daha kötü olduğu gibi bir ahlâkî argüman vardır. İlk Türkler, hayalî bir evrende yarı-mistik karakter özellikleriyle anlatılır, geçmişin iyi ve temiz olmasının nedeni olarak gösterilirler. Bu çerçevede sizin sorunuza daha doğru cevap verebilirim: Karaoğlan, 27 Mayıs sonrası seküler milliyetçilikten etkilenmiş bir anlatıdır ama bu etkilenme ve bağlantılandırma arzusu sonradan kurulmuştur. Başlangıcı salt serüven hikâyesidir, yabancı çizgi romanlardan ve romanlardan etkilenerek üretilmiştir. Toplum değiştikçe buna uygun hikâyeler anlatıldığı olmuştur.
“Erotik ve milliyetçi bir ikon: Karaoğlan” adlı kitabınız yayımlandıktan sonra Suat Yalaz’dan bir dönüş aldınız mı, aldıysanız bu dönütü nasıl değerlendirirsiniz?
Cumartesi, Mayıs 11, 2024
Fatura
Blogu takip edenler, beni tanıyanlar kolaylıkla tahmin edebilir, kitap ve orijinal çizimlere-resme ciddi para harcıyorum. Yaptığım harcamalarımla ilgili fatura almak istiyorum, hem doğal hakkım, hem de yapılan alışverişin belgelenmesi-vergilendirilmesi adına herkesi bağlayan bir zorunluluk bu. Ayrıca konuşulmaması gerekiyor yani.
Ne ki, yaptığım alışverişlerde her zaman fatura alabiliyorum diyemem, gerçekten zorlanıyorum, ayrıca satıcılara mesaj yazıyor, uyarıyor ve uğraşıyorum fatura alabilmek için...Pek çoğu, fatura vermemek için türlü yollara başvuruyor... O kadar alıştım ki bu duruma, atlatmaları hemen anlıyor, ona rağmen inat ediyor, ısrar ediyorum. Kitapçıların, sahafların, online satış platformlarının, hele müzayedecilerin fatura vermemek için gösterdikleri mambo jamboyu sahiden anlıyorum ama aynı devlet benden çatır çatır vergi alıyor, onlar da beni anlıyorlardır diye umuyorum.
Geçerken yazdım yineleyeyim, fatura kesmemek, mali kaosun, vergi kaçırmanın, iktisadi yozlaşmanın, küçülmenin işareti... Yaşıyoruz.
Cuma, Mayıs 10, 2024
Boru değil!
Boru değil mi? Argoyla ilgili biriyim, toplarım-dikkat kesilirim, sözüm ona öyleyim yani, şaşırıp kaldım, hani ben o dönemi senaryolaştırıyor olsam, herhangi bir karaktere bu lafı ettirmem, "boru değil" dedirtmem... Seyredene tuhaf gelir diye çekinirim. Hatta fikrimi sorsalar, kaşımı kaldırarak ilk kez yetmişlerde söylenmeye başlamış olmalı derdim, değilmiş işte... Otuzlu yıllarda bir gazeteci, otelcinin ağzından bu deyişi, sokak dilinin içinde kullanmış...
Kavalı, flütü kastederek, "içi boş boru değil, çalıyor, üstelik ben çalıyorum" anlamında bir kullanım vardır, burada "değersiz ve boş değil, öyle kolay sanma"... manasında konuşmuş otelci...
Bir sözcüğün ortaya çıkışı, dile sirayet edişi, yaygınlaşması-başkalaşması çok ama çok enteresan bir süreç...
Perşembe, Mayıs 09, 2024
Benli Kadın
Çarşamba, Mayıs 08, 2024
Arthur Berger'in Türkiye ziyareti vesilesiyle...
Salı, Mayıs 07, 2024
Televizyon ve Coni Gitar
Pazartesi, Mayıs 06, 2024
Durumlar, yazmalar
Duyurmuş olayım, senaryolar yazdığım-birlikte çalıştığım dijital platform Blutv bir süre önce Warner Bros. Discovery tarafından satın alındı. Ve şirketin yeni yönetimi geçen ay bir karar vererek, bu yıl içerisinde yayımlanacak yerli üretimleri lansman yılları olan 2025'e, gelecek seneye ertelediler. Böyle olunca, ağustos-eylül aylarında çekimleri olacak biri Bozkır üçüncü sezon olmak üzere iki ayrı işimiz ertelenmiş oldu.
Planlı yaşamaya çalışırım, şu ay çekim, şu ay kurgu, sonra yeni senaryo şu bu derken... hepsi bir anda değişiverdi. Hayat bu...
Genel olarak televizyondan uzak durmaya çalışıyor, bana daha uygun hikaye tercihleri olan dijital platformlarda kalmak istiyorum. O sebeple bu erteleme beni önce bir boşluğa düşürdü, sonra yeni bir arayışa yönlendirdi. Hayatımda ilk kez televizyon için büyük firmalarla görüşmeye başladım. Sonu nereye varacak, içime sinecek bir iş çıkaracak mıyım sahiden bilmiyorum. Halen konuşuyorum.
Televizyona iş yapmak, ömürden götüren uzunlukta, kalabalık ve stres dolu aylar yaşayarak çalışmak demek...Özgün ve seveceğin bir hikayen bile olsa bölümler ilerledikçe acı çekmeye başlıyorsun... İyi tasarlamak, ruhen iyi hazırlanmak, iyi ekip arkadaşları seçmek gerekiyor... Gerçi ilk günlerdeki kadar telaşlı değilim, giderek sakinleştim, gerekirse bir ara verip, hayal ettiğim kitap işlerine yönelip, gelecek yılı (başka türlü işlere yaparak, başka şeyler çalışarak) bekleyeceğim.
Pazar, Mayıs 05, 2024
Çizgilere Derkenar 36
Geçenlerde denk geldim, müzayedelerden birinde Abdülcanbaz puluyla ilgili bir açıklama notu yazılmış. Hata her zaman olur ama bu komik olmuş...
Cumartesi, Mayıs 04, 2024
Kökü dışarıda!
Cuma, Mayıs 03, 2024
Ahtapot gezintisi
https://www.deviantart.com/jaxintaiwan/art/Voming-1043831057 |