Cuma, Temmuz 16, 2021

Hınç (1)

Görsel, Tibet'in sinemadaki ilk rolünden, Karaoğlan seriyalinden. Çizgi roman severler, hele Karaoğlan okuyucuları anlatacağım iddiayı-hikayeyi bilirler. 

Dizinin yaratıcısı ve film seriyalinin yapımcı yönetmeni Suat Yalaz, Tibet'in oyuncu olarak başka yapımcılarla çalışmasını bir vefasızlık ve kendisine karşı ihanet sayarak elli yılı geçmiştir, hemen her yerde onu şikayet etti. Yalaz, mağdur edildiğini, kendisi olmasa Tibet'in bir "hiç" olacağına inanıyor ve konuşuyordu. Sayısız röportajında, her çıkardığı dergide bıkmadan usanmadan tekrar tekrar söyledi, kahretti, söylendi. 

Tibet, eğitimli, dil bilen, tiyatrocu bir aileden gelen bir oyuncuydu, ülke vasatının üzerindeydi, Karaoğlan ile yetinmedi, yönetmenliğe kadar varan bir sinema yolculuğu yaşadı. Yalaz da Tibet olmadan iki ayrı film çekti, daha da çekebilirdi, ticari olarak başarısız oldu, daha iyi olduğu işine, kendi deyişiyle ressamlığına geri döndü. Bunlar hayatta olabilecek şeyler, yollar ayrılıyor, tekrar birleşiyor, oluyor olmuyor vs vs... 

Geriye dönüp bakınca, o kadar yıl geçince, kim olsa unutur, söylediği şeyi önemsemez olur, yüreği soğur, "geçmiş zaman" der, yumuşar, başka türlü bakabilir...diye düşünüyor... Ne ki hiiç öyle olmadı, Yalaz sahiden ölene kadar anlattı bunları, hiç vazgeçmedi, dönüp dönüp konuştu, bıkmadan usanmadan yazdı, bir türlü de bu yaptığından yorulmadı... Tibet ise benim bildiğim, iki ya da üç kez Yalaz'a cevap verdi ama o da çok kısa kısa açıklamalardı. Yani  Yalaz konuştu, Tibet susmayı tercih etti denebilir.  

Magazin tarihi gibi oluyor ve olacak, benim derdim o değil ama, bilmeyenler için anlatayım. İki kişi anlaşmazlığa düşmüş ve "darılmışlar", "ayrılmışlar" diyebilirsiniz. O sebeple biraz anlatayım, Tibet'in kendisinden ayrıldığı dönemlerde Yalaz'ın hemen bütün çalışanları ve iş ortaklarıyla anlaşmazlığa düştüğünü, borçlarını ödeyemediği için icraya verildiğini, Bizanslı Zorba filminin gala gecesinde kullandığı arabanın dahi elinden alındığını biliyoruz. Üstelik bunu alacaklarını tahsil edemeyen bir başka çizgi romancı Abdullah Turhan yapmıştı. Demek istediğim, bir tek Tibet ayrılmadı ki, insanlar geçinmek zorundalar... O kadar insan arasından niye Kartal Tibet'i bu kadar konuştu? Ertem Eğilmez ile uzun seneler süren davaları bile oldu mesela...Tibet oyuncu,  bir film iki haftada bitiyor, çektin Karaoğlan'ı sonra ne yapacaktı ki? Haliyle başka filmlerde oynayacaktı... Yalaz, "ben ona güvendim, onu şirketime bağlayan bir mukaveleme yapmadım" diye açıklıyor durumu, Tibet niye imzalasın ki böyle bir anlaşmayı? Yeşilçam o yıllarda  patlama yapmış, herkes film çekiyor, ücretler yüksek değil, oyuncu da film çekecek ki, para kazansın vs vs...Empati kurmamıza bile gerek yok, piyasanın normali bu. 

Üniversitede çalıştığım yıllarda birbirinden nefret eden iki yaşlı hoca vardı, öğrenciler, akademisyenler, idari personel bile aralarındaki o eski gerilimi bilir, bunu espri olarak kullanır, yeri gelir birbirleri hakkında konuşturur, gülüp eğlenirlerdi. Yalaz ile Tibet arasında olanlar öyle de değil, biri konuşuyor, diğeri cevap vermiyordu... acaba diyorum, cevap vermediği için mi bu kadar sene yaşadı bu "hınç"? (Tibet, Karaoğlan'ın rakibi ve alternatifi Tarkan'ı oynamasa unutur muydu hıncını, o da var...bu da bir cevap olabilir, ama hemen verilmiş bir cevap değil)

Magazin tarihi yaptım, onu bırakıp asıl derdime döneyim...Hınç denen o hisse...

İntikam ile dolu bir öfke hissi denebilir mi hınca...veya intikamı güdüleyen öfke... eğer böyle dersek fokur fokur kaynamaya benzetilebilir... Yalaz ihanetin hıncıyla konuşuyordu. Garaz derlerdi eskiden, kinle yazıyor, intikam güdüsüyle sıralıyordu. Bu kadar yıl konuştuğuna göre hıncını alamadı da... 

Belki diyorum, Yalaz "sinema yapabilseydim çizmekten kurtulacaktım" demişti bana, trajik bir itiraftı, "kurtulamadığı" için öfkeleniyordu... Belki kendini en güçlü hissettiği bir dönemdi, değerlendiremediği fırsata hayıflanıyordu. Cevabını hiç bilemeyeceğiz, belki Yalaz da bilmiyordu, ezberden yineliyordu, çünkü böylesi bir hınç bu kadar sene yaşayamaz, bu kadar fokurdayamaz. 

Üzerinden zaman geçince hikaye olarak ilginç duruyor, farkındayım, ben hıncın bu kadar sene yaşatılmasına şaşırıyorum. Enerji mi veriyor insana, gösteriye mi dönüşüyor.

Devam edeceğim.

1 yorum:

  1. Elinden oyuncagi kapilmis cocuk hirsi bence.Oyle bir hak goruyormus kendisinde.Neyse Allah rahmet etsin ikisine de.
    Ben de baska bir minvalde farkli roller oynama karari yuzunden yillardir en sevilen komedi yildizlarimizdan birinden mahrum kalmamiza uzuluyorum.Etkileyen yonetmen mi yoksa yorulan oyuncu mu bilmem ama ben de disaridan izleyen biri olarak yonetmene kiziyorum(hinc degil:))Kaldi ki o tip rollerde ( Iskandinav tipi burjuva ) de buz gibi kaskati duruyor hic oturmuyor ustune.Biri haric.Pardon 1,5 u.

    YanıtlaSil