Aa maa dedim tabii, sonra şunu fark ettim, vesikalıklardaki çocuk evet benim ama "onları" tam da hatırlamıyorum.
Yanlış anlaşılmasın, çok iyi hatırlıyorum diyerek her bir resim için bir hikaye anlatabilirim. Sekiz yaşımda Kovboylar diye bir roman yazmıştım, dokuz yaşımda Ayşe diye bir kıza uzaktan aşık olmuş, her gün (ama her gün) okul çıkışında onu bekleyerek evine kadar peşinden gidip ancak sonra kendi evime dönmüştüm.... Veya ortaokul için fotoğraf çektirirken kravatın etkisiyle kendimi çok yakışıklı ve büyük hissetmiştim. On dördümde kızlarla flört etmeye başlamıştım, serüvenci olmuştum, neler neler... Hikayeciyim, anlatabilirim, işin içine "ne günlerdi" romantizmini, çocuk kalplerin masumiyetini filan katabilirim.
Dedim ya, her bir resim, portrelerim olsa da bana çok bir şey ifade etmiyor, "ben bu muyum?" "Bu ben miyim?" diyip durdum hatta...
İnsan yaşlandıkça, çocukluğuna dönermiş ve o zamanlarını (hafızayı bina gibi düşünürsek alt katları) daha iyi hatırlamaya başlarmış, bilimsel olarak 65 yaştan sonra insanlar ilk hatıra ve hikayelerine rücu ediyorlarmış... Tam gerekçesini bilmiyorum, 65 yaş, emeklilikle özdeşleştirilir, acaba diyorum insanlar hayatın harala gürelesinden kopunca eski hatıralara sığınarak kendilerini mi canlandırıyorlar, yaşlandıkça hızlanan zamana karşı hatıralarla siper mi kazıyorlar?
Meğerse Tuna tıpkı senmiş :)))
YanıtlaSil4 vesikalik bana Rembrandt in ilkgenclik genclik orta yas ve yaslilik otoportrelerini bir arada gosteren bir yaziyi animsatti.Yaslandikca saskinlasmis bir surat ilkgencligin kustah kucuk daglari ben yarattim havasinin yerini almis.Cok sarsici gelmisti.Hayati da cok calkantili gecmis,yedigi darbeler haddini bildirmis olmali.
YanıtlaSilMerdivenden Inen Ciplak tablosu icimizden degisik donemlerde cikan "ben"leri gosterseydi hareket yerine.Yonu de uyardi.Gerci Hasim e gore yon yukari dogru...