Perşembe, Aralık 30, 2021
İyi Seneler
Çarşamba, Aralık 29, 2021
Koleksiyonculuk (2)
Pazartesi, Aralık 27, 2021
Hogarth'ın sanatı
Münir bey
Pazar, Aralık 26, 2021
Koleksiyonculuk
Senarist olduktan sonra "dükkanı kapattık" mecburen. İleride bir gün yazarım diye bir ümitle topladığım şeyler, kimi kitaplarımı geliştirmek gibi hayallerim var filan ama içinde bulunduğum tempo itibarıyla bunu yapmam mümkün değil...hayal ediyorum diyelim. [Yine punduna getirip iç döktüm, işim gücüm poz...]
Pek çok insan bir çizgi roman koleksiyoncusu olduğumu düşünüyor...Bu konuda çok yazıp çizdiğim için böyle düşünülüyor ve evet, elimde epeyce şey var, yıllardır okuyorum, okuduğumu kenara koyuyorum ama bütün bunlar "yazmak" için, okurken keyif almak için... "itinayla" saklamak için değil. Şöyle anlatayım, yıllar önce Karaoğlan hakkında bir kitap yazmıştım, biter bitmez elimdeki külliyatın yüzde doksan beşini elden çıkardım, pişman olursun, nasıl kıydın filan denmişti, böyle bir eksiklik hissetmedim hiç...
Koleksiyonculuk meselesi, özellikle çizgi romanla ilgili olduğunda bence karıştırılıyor. Bu konuda koleksiyonu olanlar ekseriyetle çocukluklarını kovalıyorlar, hatıra topluyorlar. Elimde Pekos Bill ilk sayı vardı, evleniyordum para lazımdı, 100 dolar verdiler, hiç düşünmeden sattım. Benden alan belki 200 dolara bir başkasına sattı ama inanın çocukken o çizgi romanı okumuş birilerine sattı. Koleksiyonun bir yatırım değeri olur, Pekos Bill'in veya Tommiks'in, Zagor'un okurları dışında ahı şahım bir değeri yok ki...
Niye yok? Senin çocukluğuna dokunuyor ama bugün kimse hatırlamıyor, üstelik yerli de değil. Orhan Veli'nin el yazması veya Abidin Dino'nun eskizleri değil çünkü... Nostaljisi dışında değeri nasıl olabilir, Oğuz Aral'ın, Suat Yalaz'ın orijinal çizimleri, çizgi roman sayfaları Zagor'dan çok daha değerli ve daha da olacak, geniş anlamıyla tarihe ve sanata "dokunuyor" çünkü... Çocukluğunu kovalayan insanların fiyat artırımıyla bir kitabın, bir serinin değeri artabilir ama bu artış, aktüel bir artıştır, geleceğe kalamaz demek istiyorum. Çünkü konuşulmuyor, o yılları yaşamışlar dışında birilerine dokunmuyor...
Arada yazayım ya ben bu meseleleri, söyleyecek lafım çokmuş...
Cumartesi, Aralık 25, 2021
Senaristler
Adayları sayı olarak önce 16'ya sonra da 2'ye düşürdük filan...Birebir konuştuk, birlikte grup çalışması yaptık, hatta son ikisiyle geçtiğimiz çarşamba gününe kadar bir süre birlikte çalıştık.
Piyasanın uzağında bir yerde, Ankara'da yaşıyorum. benim kaçma arzumdan veya uzak şehirde yaşıyor olmamdan olabilir, sektörden çok az insan tanıyorum. 2010 yılından bu yana senarist olarak çalışıyorum, düşünün, beş ya da altı senarist biliyorum, ancak o kadar... Bir iş yapıyorsunuz ve benzerlerinizi tanımıyorsunuz.
Bu süreç o bakımdan bana ilginç geldi, pek çok senarist deneyimi dinledim, çoğu için haksızlıklarla dolu hikayeler demek gerekiyor... Üzücü, yıpratıcı, insanı öfkelendiren garip tecrübeler... Konuştukça şunu anlıyorsunuz, mesele iyi hikaye anlatmak-iyi senaryo yazmak değil, kesinlikle sadece o değil veya, süreci bütünüyle kontrol edebilmek, yapımcıyı ve kanalı idare etmek, mesafe kurabilmek, paranızı alabilmek filan...
Cuma, Aralık 24, 2021
Kara gün iyi değil
Tahmin edileceği üzre fotoğrafı pankarttaki slogan nedeniyle aldım. "Af fazilettir, kara gün iyi değil" yazılmış, okur yazar Türkçesiyle düşünülmemiş, kimseye tuhaf gelmemiş anlaşılan... Biliyorsunuz sloganın bir ahengi olmalı, burada yok, o sebeple de ilginç ve güzel...
Ve tabii ki kara gün, iyi değil... hiç tartışmayalım.
Perşembe, Aralık 23, 2021
CV
İsteyen istediği gibi kendini anlatabilir, kimse de buna karışamaz, bizim için "değersiz" olabilecek bir şey, bir başkası için benzersiz sayılabilir... Bunları anlamıyor değilim, hatta bu türden ayrıntılar, o özgeçmişin sahibi hakkında fikir de verebiliyor... Bir arkadaşım gördü mesela bunu, dedi ki, "kesin olarak söylenebilecek şey bir sol muhalif olmadığı, herhangi bir marksist kendisini böyle tanımlamazdı."
Dedim olabilir...
Galiba benim ilgimi çeken de o oldu, sıralanan isimlerin bazıları siyaseten ve mesleki olarak, patron olarak sorunlu kişiler. İçlerinde öyleleri var ki, mafya ile içli dışlıdır, tehdit ve şantaj, gazino hayatı, iktidar dalkavukluğu, pragmatizm, sömürücülük pıyy say say bitmez. Bu isimleri sıralamak, onlarla birlikte anılmak, hadi çalışırken ekmek parası şu bu dersin de...bir hayat hulasası gibi kendini onlarla yanyana hatırlatmak...işte o riskli sanki. Sonuçta sen "sanatçısın"...
Neyse, dedim olabiliyor. Editörü olsaydım, yazarıyla bunları konuşurdum...
Salı, Aralık 21, 2021
Fanzin’in Ruhu
Pazartesi, Aralık 20, 2021
Kemal Tahir bey
Pazar, Aralık 19, 2021
Cumartesi, Aralık 18, 2021
Beğenmiyorum Seni Ben...
İkisi de alanın önemli ve yüksek telif alan isimleri. Aynı dergide, aynı gazetede yan yana pek olmamışlar. Daima birbirlerinin ikamesi olmuşlar, rekabet ettikleri kadar rekabete de zorlanmışlar muhtemelen. Maliyet açısından düşünürsek dergiler, gazeteler az sattıklarından iki bahalı isme aynı anda o derece büyük telifler ödeyememiş de olabilirler, akla mantığa uygun bir durum. Ramiz'i alırsan Cemal Nadir'i alamıyorsun, paran yetmiyor olabilir...
Ama benim anladığım, hissettiğim, şu veya bu nedenle, birbirlerini sevmemişler, daima mesafeli olmuşlar.
Yukarıdaki karikatürü Cemal Nadir, Ramiz'i eleştirerek çizmiş. Temcit Pilavı demiş, hep aynı şeyi çizen karikatürist, Ramiz olmuş...
Ha şu olabilir, Ramiz ya da Cemal Nadir'i birbirlerine alternatif olarak gören, biri ayrıldığında diğerini çağıran Akbaba dergisi sahibi yayıncı Yusuf Ziya Ortaç da kızgınlıkla veya husumetle, Nadir'den böyle bir şey çizmesini istemiş olabilir. Son kertede durum değişmiyor, biri yayınlamış diğeri altına imzasını atmış...
Uzun bir hikaye bu... 1945 sonrasında biri CHP'li diğeri DP'li oluyor. Esprileri bazen birbirine çok benziyor, ne farkları var anlamak için uzun uzun düşünüyorsunuz. Kendi çıkarımlarımı başka bir zamana saklıyorum ama şunu iyi biliyorum: birisi Cemal Nadir ile Ramiz'in çizdiklerini tek tek kıyaslayarak bu rekabetin hikayesi yazmalı.
Cuma, Aralık 17, 2021
Üzüntümüzü üzerimizden attık
Kitabı dallarken, yukarıda fotoğrafını paylaştığım garip bölüme rastladım. Çok ilginç olduğu için paylaşmak istedim. Hanımefendinin oğlu beklenmedik bir biçimde kalp krizi geçirerek ölüyor, kızı teskin etmek için olmalı onu Ayvalık Cunda adasında bir butik otele götürüyor: ["Bu otel de bir hafta kaldık" diye bir de/da faciası var, kitap bunlarla dolu, yine geçiyorum. ] bundan sonra yazılanlar tefsire muhtaç, aynen alıntılıyorum:
"Ayvalık'ta deniz her zaman sıcak olmaz. Şansımıza deniz sıcaktı. Çok üzüntülü olsak bile denize girebildik. Üzüntümüzü üzerimizden attık."
Bu büyük acıyı gerçekten mi bu kadar kolay atlatmış, yoksa yazamadığı için mi bu kadar vasat anlatmış, insan bilemiyor...
Perşembe, Aralık 16, 2021
Portre defteri
Pek gözalıcı bir çizer olduğu söylenemez ama ne desem az, hiç vazgeçmemiş, iştahla mı demeli, sabırla mı bilmiyorum, denemiş de denemiş, tekrar tekrar çizmiş, toplamış, kendine göre ünlüleri tasniflemiş, gerekirse çizmek-resmetmek adına arşivlemiş.
Bu kadar portre olunca, insan şuna da dikkat kesiliyor, sayfaları çevirdikçe popüler kültürün dönem dönem değişen ve kaybolan ünlülerini seyrediyorsunuz. Bu kimdi, bu niye ünlüydü, neden öne çıkmış, bugün niye hatırlanmıyor filan diyerek bakıyorsunuz.
Zamanın daha yavaş aktığı dönemler bile olsa değişmiyor, geçen yıllara meydan okuyacak bir yönünüz yoksa hızla geçip gidiyor, unutuluyorsunuz.
Çarşamba, Aralık 15, 2021
Çin İşi Japon işi... Yahudi işi
Salı, Aralık 14, 2021
Su kenarında
Pazartesi, Aralık 13, 2021
Oğuz Atay
Pazar, Aralık 12, 2021
Basın Ressamlarının Kitabı
Cumartesi, Aralık 11, 2021
Paran kadar konuş!
Cuma, Aralık 10, 2021
Çarşamba, Aralık 08, 2021
Rüzgâr
Salı, Aralık 07, 2021
Mehmet Abi
Pazartesi, Aralık 06, 2021
Seyrüsefer Defteri 133-134
Pazar, Aralık 05, 2021
Kadın düşmanı bazı şeyler
Cumartesi, Aralık 04, 2021
Cuma, Aralık 03, 2021
Bir düğün olsa da oynasak
Çarşamba, Aralık 01, 2021
Ercümend bey'den Mandrake
Ramiz