Bana şu yüzden ilginç geldi, Ankara'da Ulus'ta büyüdüm, Hal çevresinde, Hacıbayram'da hamallar ve ameleler "ya nasip diyerek" bekleşir, inşaatçılar, gündelik işler için ihtiyacı olanlar gider, hamallara hakkaten bakarak aralarından pehlivan ve cevval olanları seçerdi. Hepsinin perişan ve yorgun halleri, kalın nasırlı elleri, güneşten kavrulmuş ve kırış kırış tenleri olurdu. Kalın ve tıknaz adamlardı. Kat kat giyinirlerdi, eprimiş ve yamalı kıyafetlerini, taşıma halatlarını, bellerine ve bazen omuzlarına sardıkları yastık gibi meşin parçalarını hatırlıyorum...
Fotoğraftaki iki adamı görür görmez hamal olduklarını anladım. Benim hatırladıklarım yirmi yıl sonrasıdır, aynı kıyafetler, saçlar, jestlerle karşılaşınca ister istemez "bu kadar mı değişmez" dedim. Sadece modadan söz ettiğimi düşünmeyin, kapitalizmle teknolojiyle ve asıl olarak zamanın akışıyla ilgili bir mesele bu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder