Yetmişli yıllarda Milliyet Yayınları mizah dizisine başlamıştı, çeviri ağırlıklıydı, kapaklarını Bedri Koraman çiziyordu, renkli albenili, o yıllar için "yeni" duran, mizahla uyumlu biçimde komik görünen bir tarzı vardı.
Mizah, ister istemez aktüele dayandığı için çabuk eskir, hele çevirisi, edebi bir niteliği yoksa hatırlanmayacak ölçüde çarçabuk unutulur, bu dizi de öyle oldu. Bugünden bakınca, Bedri'nin güzel çizgilerinin nostaljisi dışında dizinin herhangi bir değeri kalmadı.
Yanlış anlaşılmasın, bir gazete, kitap yayımlamaya kalkıştığında temel amacı bir long seller yaratmak değildir, kısa sürede ilgi görecek, kolay tüketilecek, çok satacak bir yayın arar, bulamazsa, o hale getiremezse, işini iyi yapmıyor demektir.
Tabii ki bu kural, sadece gazeteciler için geçerli değil, Best Seller kitap yayıncılığı her zaman popüler dili ve "yeni" gözükmeyi gerektirir, onar yıl arayla yayımlanan James Bond romanlarının kapaklarını karşılaştırırsak, bu arayışı görebiliriz. Çizginin yerini fotoğraf almış, yayıncısı fotoğrafı daha modern ve yeni (belki daha gerçek) saymış o yıllarda... Yetmişli yılların pulp estetiğine başvurulmuş. Doğru ya da yanlış diyemem, dönemsel tercihler bunlar, bugün iki kapak da arkaik ve demode, üslup ve estetik olarak kullanılmaz duruyor.
Bir katkıda ben sunayım. 1970'li yıllarda Yıldırım Harekatı'nın kapağını yapan grafiker "Yıldırım Harekatı" yazısını iki satır yapıp "letraset" ile yazarken ikinci satırda harf aralarını "espası" ayarlayamamış, üstelik "A" harifinin şapkasını da ya letrasette şapka kalmadığından ya da satır arası sıkışmasın diye "A" harfine operasyon çekerek işi halletmiş. ::)))
YanıtlaSil