Bir iki kez yazdım, bilenler için malumu ilam gibi duracak ama atlanıyor gibi geliyor bana... Birincisi, çizgi roman, özellikle bizde, sinemaya benzetiliyor, bu onu "okunan" değil "bakılan" bir anlatım aracı saymaya kadar varıyor. Oysa, okunan bir medium olmak zorunda çizgi roman... Okunmak için iyi bir hikayesi olmalı... Maus, iyi bir hikayesi olduğu için başarılıydı ve okundu... bakılmadı. Bakılacak kadar özel ve benzersiz bir çizgisi yoktu.
İkincisi, ardışıklık... çizgi roman "an"lardan oluşur, bir kareden (panel) diğerine geçerken hikayeyi anlamlandırırız, yani temel ilkemiz, her ne olursa olsun kareler arası ardışıklıktır. Bir kare, bizi mutlaka bir sonraki kareye götürmelidir. Okur merakla devam etmelidir, hikaye gereği istiflemeler, yakın çizimler veya genel çizimler yapabiliriz ama asıl maharet, hikaye içi akışkanlığı kurabilmektedir.. Bence en çok bunu düşünmek gerekir, tasarım, kare içi akışkanlığı kurarak başlamalıdır filan.
İlgisiz görünen, iki kapak örnekleyeceğim, iki ilüstrasyon, lütfen inceleyin, ikisinin de temel motivasyonu bize daha sonra neler oldu sorusunu sordurmak...İkisinde de bir hareket var, "kare durmuyor"...
Durmamak o kadar önemli ki, bu başarılırsa, okur o akışa kapılır ve hikayeye dahil olur demek istiyorum. Karıştırılmasın diye yazıyorum, mesele durağan hikaye olup olmamak değil... Çizgi romanlar genellikle çocuksu bir hareketlilikle varolurlar ve o genelin içinde akışkanlık kuramazlar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder