Sevdiğim, bana matrak gelen bir arkadaşım vardı, komik çıkarımları olur, bunu da tadını çıkara çıkara fıkralaştırır, sahneler, hepimizi güldürürdü. Televizyonda gördüğümüz, yazılarını okuduğumuz sinirli "yazarlar" için "kesin karısı aldatmış, sevgilisi en yakın arkadaşıyla seks yapmış, öfkesi bu güven krizinden çıkıyor" filan saydırır dururdu. Dedikodu da bildiğinden dünya kadar mahrem hikaye sıralar, iddiasına teyellerdi. Ben söylediklerinin doğruluğundan ziyade anlatma biçimiyle ilgiliydim. Anlatımı çok ilgi çekiyordu ve iddiasında netlik nedeniyle hemen anlaşılıyordu.
Bugün, bakın etrafınıza, bir konu hakkında sayısız yorumla karşılaşıyorsunuz, üstelik bunlar hepsi belli açılardan doğruluk da içeren yorumlar olabiliyor. Demokrasi gereği, correctnes gereği, mesafeyle, farklılıkla yan yana ve karşı karşıya konuşuluyor. Çok fikir, çok yorum, çok aktör...
Peki, tarihin tam da bu anında neden popülist liderler yükseldiler? Bence net oldukları için, birilerini suçlayarak, bir kurucu öteki yarattıkları, her şeyin cevabını bildikleri için... arkadaşım nasıl o öfkenin sebebini aldatmayla açıklıyorsa bu liderler de o ölçüde netler... Çat diye cevabı yapıştırıyorlar.
Doktoraya başladım, hangi derse girsem, dersin hocası "işte biz hoca ve öğrenci değiliz, siz de en az benim kadar biliyorsunuz, bu dersi birlikte çalışarak ve öğrenerek geliştireceğiz" türünden bir diskur çekiyor. Bir yerde terslik var gibi geldi bana, "ben talebeyim o hoca, benim kadar biliyorsa, ben bu dersi niye ondan alıyorum?"
Demem o ki, evet hayatta tek bir hakikat filan yok, evet kimse tam bilmiyor, eşitlik fikri güzel, ders veren de çok filan ama gel gör ki toplumlar tek bir doğru var diyen, ders veren, cevabı olan birini tercih ediyorlar. Çünkü çok rahatlatıcı, pıyyy Hitler nasılgüzelgelmişti Almanlara ... Oysa dünya kadar haklı vardı Almanya'da... di mi ama?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder