Peki, bu kadar çok yazarın veya eğilimin olması-çoğalması ne anlama geliyor?
Farklı kamusallıklar var ve dolaşımda olan fikirlerin bir kısmı arkaik veya klişe, bir kısmı geçmişi olan, bir kısmı hiç bilinmeyen yeni şeyler...Şunu da biliyoruz ki, insanlar inançlarını sorgulayacak değil doğrulatacak çevre ve mediumlara yönelmeyi tercih ediyorlar, yani dolaşımda olan her fikirle ilgileniyor değiller. Onbeş yıl önce ders anlatırken Hürriyet okuru, sadece Hürriyet okuruyla karşılaşır ve onunla konuşur, fikri hasımlarıyla birarada olmayı tercih etmeden bir hayat sürdürür, kendinden, hempalarından, hiç temas kurmadığı hasımlarından yola çıkarak güdük bir memleket analizi yapar derdim. Değişmedi, katlanarak çoğaldı.
Malumunuz, sahici bir eleştiri, dünyayı daha net görmemizi filan değil... çok fazla doğru ve hakikat olduğunu anlamamızı sağlıyor. Manzara daima flu çünkü...Fransızlar, bunu nostaljiyle karışık esprisini yapıyorlar, eskiden her şey netti, sağcılar ve solcular vardı diyerek gülümsüyorlar. Oysa bugün, sadece bu kadar değil, politically correct olmak, nerdeyse siyasi angajmandan daha önemli... Farklı kamusallıklar, hele siyasetçilerin kesin konuşmalarını hemen kritize ediyor, derhal hicvediyor, mutlaka itibarsızlaştırıyorlar. Üstelik bu kadar çok "yazarın" olduğu bir dünyada dikkat çekebilmenin şartlarından biri o gösteriyi "abartılı-göz alıcı" bir biçimde yapabilmeyi gerektiriyor. Gösteri dediğimiz şey fikrin esasını, eşitlikçi bir münakaşayı filan umursamaz. Öncelik gösteridedir.
Devam edeceğim.
Çok isabetli bir yorum.
YanıtlaSilŞimdi ben yeni bir şey öğrendiğim için mi yoksa aynı şeyleri bu şekilde kelimelere dökemeden de olsa hissettiğim ve bu yorumla onları doğrulattığım için mi sevdim, bilemedim.