Corinne Maier-Anne Simon ikilisinin imzasıyla iki
biyografik çizgi roman çıktı yakınlarda: Biri Marx diğeri Freud hakkında.
Maier, Türkçede de yayınlanan Merhaba
Tembellik isimli çok-satar kitabın yazarı. Frankofon kültüründe ve Batı
Avrupa'da popülerlik kazanan entelektüel yazarlardan. Psikanalist, iktisatçı ve
bazen tarihçi olarak tanınıyor. Akıllı, nerede-nasıl yazması gerektiğini bilen
bir pop-yazar, epeyce medyatik. Freud'u 2011'de, Marx'ı 2013'te yazmış.
Albümlerde işbirliği yaptığı Anne Simon ise 1980 doğumlu genç bir çizer.
Biyografik çizgi romanların asıl meselesi hikâyeleştirmeyle
ilgilidir. Ünlü birini, uzun ve mücadele dolu bir hayatı anlatmak, malzeme
çokluğundan dolayı sanıldığı kadar kolay değildir. Bu türden biyografiler
"basit ve anlaşılır" olma ilkesiyle kurulurlar. Gazetecilik ekseninde
gelişen bir hikâye anlatma eğilimi vardır en çok. Kim anlatılıyorsa mutlaka
çocukluğuna değinilir, daha o yaşta önemli biri olacağı gösterilir. Karakterli,
büyümüş de küçülmüş biri karakterize edilir. Veya tahkiye başka türlü kurulur,
çocukluktaki bir "eksiklik" bütün hayatı yönlendiren bir tutkunun
anahtarı olur. Finalde veya yaşlılıkta, o eksiklik okura yeniden hatırlatılır. Biyografik
çizgi romanlarda büyük şahsiyete yaraşır gerçekçi-tablo gibi "resimler"
arandığından fotoğrafla yarışma, belgeye sadakat gösterme gibi güdükleştirici sorunlar
ortaya çıkar. Marx'a, Che'ye, Atatürk'e, anlatılan kahramana benzemiş mi sorusu
ister istemez sordurulur. Sayfa öyle bir istiflenir ki, okura ilk olarak o
"resim" gösterilir. Tarihe "sadakat gösterdik" büyüklenmesi
ve benzetme telaşı hikâyenin önüne geçer. Bol dipnot, bol kasvet ve bolca
fotoğraf gibi kareler ağır aksak giden bir garabeti tamamlar.
Çok şükür ki, Maier ve Simon'un böyle bir kaygısı olmamış.
Marx'ı ya da Freud'u anlatacağız derdiyle büyük hikâyenin peşine düşmemişler.
Hafif tempolu, derli toplu bir fikri, bir tutkuyu resmetmişler. Maier, çok açık
biçimde başka bir şey denemiş. İddiasız görünmek istemiş, büyük anlatı veya saklanan
gerçek türünden sansasyoncu bir kalkışmaya ihtiyaç duymamış. Sarkastik bir dil tasarlamış.
Bu baştan doğru bir tercih olmuş. Çünkü böyle hikâyelerde ansiklopedist
olamazsınız, çok hatanızı çıkarırlar; metne yüklenemezsiniz çizgi roman
mecrasındasınızdır, görsel bir dil tutturmanız gerekir vs. Ne yapmışlar
derseniz... Marx ve Freud açık biçimde komik anlatılmışlar. Kendileriyle alay
eden neşeli tiplemeler olmuşlar, komik biçimde öfkeleniyorlar örneğin.
İşkolikler, takıntılı ve iddiacılar. Kendi meseleleri dışında hiç bir şeyle
adam akıllı ilgilenmiyorlar. Anne Simon'un çizgileri de bu aurayı pekiştirmiş;
ne yaptığını bilerek metni başarıyla tamamlıyor. Marx veya Freud'un komik
hallerini iyi anlatan kare içi istiflemeleri yapmış. Sempe'yi hatırlatan bir "kıkırdaması"
var çizgisinin, güleç.
Brechtvari biçimde kameraya-okur gözüne dönerek konuşan,
oflayıp puflayan Marx ve Freud hikâye akışını gayet güzel hızlandırmış. Freud,
penceresini açıp aşağıda kendisine küfretmek için bekleyen kalabalığa bağırıp
çağırıyor; Marx, para derdiyle şikâyet ediyor, dönüp dolaşıp sinirleniyor vs. Hemen
ardından her ikisinin de kendini anlatan ya da bir önceki karedeki eylemini ters
köşeye yatıran sözlerini okuyoruz. Küçük fıkralar, eğlenceli anekdotlar hayat hikâyelerine
maharetle yedirilmiş.
Handikap ya da zafiyet yok diyemem: Anne Simon, iddialı
ilüstrasyonlar yapmak zorunda kaldığında, minimalist anlatımın dışına
çıktığında hafiften aksıyor. İyi betimlenmemiş kareler görebiliyoruz ama çizgi
romanın bütünündeki naiflik ve sarkastik atmosfer bize bunu önemsetmiyor. Bu da
senaryonun başarısı bence. Marx ve Freud'u geveze kahramanlar olarak
karakterize etmek yenilikçi bir yol. Onları zıvanadan çıkmış halde bağırırken,
espri yaparken, hazcı yönlerini gizleyemezlerken, eleştirilere cevap
yetiştirirken okumak-göstermek ilginç bir hikâye tercihi olmuş. Marx ve
Freud'un hayatı her dönem farklı anlatıldı. Onların hangi dönemde nasıl
anlatıldığını incelemek bile zamanın ruhunu niteleyebilir bence. Ekseriyetle
perhizci, fedakar ve misyoner anlatıldılar çünkü.
Radikal Kitap, 4.4.2014
Pek çizgi roman okuyan biri değilim ama biyografik çizgi romandan hiç haberim yoktu. Güzel görünüyor. Elinize sağlık.
YanıtlaSil