Perşembe, Şubat 28, 2019
Çarşamba, Şubat 27, 2019
Serüven, Çizgi Roman Araştırmaları Dergisi İçerik Dökümü
Levent Cantek – Başlarken
Başak Önsal – Çizgi
Romanı Anlamak
Şenol Bezci – Çizgi
Roman ve Toplumsal Duyarlılık
Mehmet Mengü – Dr.
Jekyll ve Mr. Hyde
Tanyel Ali Mutlu – Kızıl
Tehlike!: Bir Korku Masalı
Levent Cantek – Faruk
Geç: “Misyonumu Tamamladığıma Eminim”
Levent Cantek – Faruk
Geç’in Gerçek Hayat Hikayeleri Dizisinin Başlangıcı: Boğaziçi Rüzgarları
Orhan Berent – İki
Kahraman ve Düşündürdükleri
Altuğ Işığan – Ken
Parker Uzun Tüfek Serüveni Senaryo Çözümlemesi
Kosta Ceran – Çizgi
Romanların Erotik Boyutu
Graziano Origa – Milo
Manara: “Çizgi Roman Ayakta Kalmasını Bilir” – Çev. Orhun Yakın
Reşit İmrahor – Çıt
Necdet Şen – Gırgır,
Bir “Okul” muydu?
Gökhan Demirkol – Küçük
Adamların Tanrısı
Funda Şenol – Cihangir’in
Vicdanı Erdo Erdoğan Dağlar’ın Cihangir Günlüğü
Batuhan Cantürk – Yarım
Yüzyıllık Bir Fenomen: Bob Morane!
Ömer Çalışkan – Tercüman
Çocuk: Bir Çizgi Roman Dergisi
Değinmeler: # Nurşen Güllüoğlu – Çizgi Romanların Çocukları# Mehmet Ekin Gayretli – Türkler Mangaya Dalış Yaptılar... # Christopher
Brayshaw – Bir Mike Mignola Röportajı
– Çev. Can Yalçınkaya
Kitap Eleştiri: # L.C. – Otisabi, Başımdan Geçti Bunlar, Epsilon Yayıncılık, 2004 # F.Ş. – Kemal
Gökhan Gürses, 40’ından Sonra, İş
Bankası Yayınları, 2004
Polemik: #Zeynep Akkuş – Kime Ne Yalan Borcum Var ki?
Sayı 2, Yaz 2004
Levent Cantek – Pilavdan
Dönenin Kaşığı Kırılsın
Umberto Eco – Süpermen
Miti 1 – Çev. Ahmet Gürata
Şenol Bezci – Maus
Vakası
Spiegelman Maus’u
Anlatıyor – Çev. Ş.B.
Engin Deniz & Can Yalçınkaya – David Mack ve Çizgi Roman Görselliğinin Evrimi
Kemal Karataylı – Edebiyat
Çizgi Romana Ne Katar?
F.Ş. – Türk
Edebiyatında Çizgi Roman Değinmelerine Birkaç Örnek
L.C. – Taşralı Bir
Osmanlı Kızının Harikulade Serüvenleri
O.B. – Tersyüz
Haluk Kalafat – Dampyr:
Kötülüğün Tohumundan Doğan Umut
Can Yalçınkaya – Beat
Kuşağı, Alacakaranlık Kuşağına Düşerse: Kara Işık
Esin Bayraktar – Seyahate
Çıkma! Ölürsün...
Tanyel Ali Mutlu – Cumhuriyet
Gazetesi Sunar: Memo, Kutsal Kale
Funda Şenol – Piyale
Madra’nın Ütopyasında Gezinti Piknik Üzerine Düşler, Düşünceler...
Levent Cantek – Şahap
Amca Kara Pençe’ye Karşı Kırklı yıllarda yaşanmış dehşetengiz heyecan ve muamma
hikayesi
Erdal Dağtaş – Anlatılan
Senin Hikayendir! Kemal Gökhan Gürses’in Zonta-Entel Savaşları...
Kaan Ertem – LeMan,
Hayat, Mizah ve saire...
Bülent Tellan – Joker
Orhan Berent – Yorulmayan
Bir Kötü Adam: Profesör Hellingen
Aykut & Erkut Erdem – Manga’nın Globalleşme Sürecinde Katsuhiro Otomo’nun Akira’sı
Kosta Ceran – EC
Comics ve Sansür
Jean-Pierre Mercier – Frankofon
Çizgi Romanın Yeni Yüzleri – Çev. Linda Stark
L.C. – Fransız
Öpücüğü
Gökhan Demirkol – Ayaküstü
Röportajlar
Linda Stark – Mercier:
“Sonsuza Kadar Denenmiş Reçeteler Üzerinden Çizgi Roman Yapmaya Devam Edemeyiz”
L.S. – Bunun Faili
Kim?
Isabelle Delauney-Kaplan – Cennetin Yedi Adı
Değinmeler: # Başak Önsal – İmaj <-> Metin #-> 100.
Sayı # Fehmi Ardalı – Blake ve
Mortimer # Sandman: Düş Ülkesi # Berardi’nin Yazdığı Teks # Wolverine/Kardeşlik # Aziz Tuna C. – Sıhhatli Muhalif Takvimi
Sayı 3, Sonbahar 2004
Levent Cantek – Ağır
Giden Sağlam Gider, Sağlam Giden Uzağa Gider...
Levent Cantek – Türkiye’de
Polisiye Çizgi Romanlar
Orhan R. Yüreğir – Ölüm
Edebiyatı
Altuğ Işığan – Nick
Raider, Geronimo Davası
Oğuz Eren – Polisiye
Okuru Gözüyle Nick Raider ve Julia
Esin Bayraktar – Detektif
Parker
Tanyel Ali Mutlu – İyi
Giyinen Kötü Adam: Torpedo
Levent Gönenç – Kendini
Çizen Çizerler ve Otobiyografik Çizgi Romanlar
Umberto Eco – Süpermen
Miti 2 – Çev. Ahmet Gürata
Mehmet Avni Arıduru – Jean
Michel Charlier Resimlerin Ardındaki Düş Kurgucusu
Levent Cantek – Galip
Tekin Sözlüğü
Kutsi Akıllı – Galip
Tekin, Türk Çizgi Romanındaki Fantastik Sürgün
Gökhan Demirkol – Karanlık
Sularda Tekinsiz Çizgiler
Aykut & Erkut Erdem – V For Vendetta
Barry Kavanagh – Alan
Moore V for Vendetta’yı Anlatıyor
Simge Göksoy – ‘Tenten’
ve ‘Caza’ İki Çizgi Roman Örneği Üzerinden Bir Söylem Analizi Denemesi
Batuhan Göktürk – Tenten
Analiste Giderken Neyi Gizledi!
Simge Kırcan – Julia,
Freud ve Diğerleri
Sabri Esat Siyavuşgil – Psikolog Gözüyle Zararlı Neşriyat
Kaya Özkaracalar – Türkiye’de
Yayımlanan Disney Çizgi Romanlarının Tarihçesi
Değinmeler: # Başak Önsal – Bir Yazı Üzerine # Ümit Kireççi – Comicslerde “Protesto Etme Hakkı”na Dair Mesajlar # Linda Stark – Filmi Nedeniyle Garfield Hakkında Birkaç Not
# Aziz Tuna – Milliyet Sanat’ın Çizgi
Roman Dosyasında Çizerler Ne Dedi? # Acar Kadı – “Auteur Mes’elesi”ne Katkı # Serdar Kökçeoğlu – Çizgili Perde # Aziz Tuna C. – Sıhhatli Muhalif Takvimi
Levent Cantek – Dumanı
Tüten Bir Sayı Daha
Levent Cantek – Türkiye’de
Bilimkurgu Çizgi Romanları: Kahramanlar ve Büyücüler
Aykut & Erkut Erdem – Masamune Shirow’un Kabuktaki Hayaleti: Japonya’dan Siberpunk Bir Manga
Masamune Shirow’la
Röportaj – Çev. Esin Candaş & Onur Alparslan “Alpin”
Tanyel Ali Mutlu – Yoldaş
Süpermen
Nelson Bridwell – 1930’lardan
1980’lere Süpermen
Orhan Berent – Kahramanlık
Hikâyelerindeki Kadınlarla İlgili Bir Deneme
Batuhan Cantürk – Yanılsamaların
Ortasında Bir Alacakaranlık Kuşağı: Magico Vento
Aydan Çelik – Hadimli:
“O zamanlar telif hakkı diye bir şey yoktu.”
Hey Moebius Gelsene
Türkiye’ye! – Çev. Linda Stark
Blueberry Pelikülde
– Jean Giraud ile Söyleşi – Çev. Mehmet A. Arıduru
Jean Giraud –
Yaşamöyküsü – Çev. Mehmet A. Arıduru
Gökhan Demirkol – Kurt
Puslu Havayı Sever
Münir Alati – “Tübitak”
... Ya da Tübi-takma...
Memo Tembelçizer – Literatüre
Katkı
Simge Göksoy – Çizgi
Kare, Çizgi Bant, Çizgi Roman Çerçevesinde Yazı-İmaj İlişkisi
Fehmi Adalı – Gerhard
Förster: “Giderek çoğalan aktif bir okuyucu var.”
Erol Üyepazarcı – İki
Naif Polisiye çizgi Roman Örneği: Zıpzıp Hasan ve Resimli Mayk Hammer
Menderes Cemgil – Büyük
Ateş Diye Bir Dergi...
Kosta Ceran – Vampirella’nın
Yaşamı
Şenol Bezci – Çizgi
Roman ve Akademi
Kaya Özkaracalar – 1940’tan
Bol Çizgi Romanlı Bir Çocuk Dergisi: Çocuk Dünyası
Forum: Türkiye’de
Çizgi Romanın En Önemli Sorunu Nedir?
Değinmeler: # Serdar Kökçeoğlu – Çizgili Perde # Aziz Tuna C. – Sıhhatli
Muhalif Takvimi
Sayı 5, İlkbahar 2005
Levent Cantek – Bahçe
Dua Değil, Çapa İster.
Levent Cantek – Yerli
Çizgi Romanda Kadın: Cadılar ve Cariyeler ile İlgili Bir Deneme
Burcu Yılmaz – Piyale
Madra’nın Ademler ve Havvalar’ı
Ş. Bezci & K. Fırat – Ramize Erer: “Beni başka türlü değerlendirin.”
Şenol Bezci – Ramize’nin
Kadın Suretleri
Esin Özbek – Tak
Kanatları
Batuhan Cantürk – Julia,
Sinemasal Çizgi Roman Üzerine Düşünceler
Simge Kırcan – İsyankâr,
Öfkeli Bir Kız: Pat O’Shane
Esin Özbek – Red
Sonja: Şunu da Bilin ki Prensim...
Firuz Kutal – Kuzey
Işıkları 1
Emre Kuzuoğlu – Honour
Among Punks
Richard Marschall – Hal
Foster, Alçakgönüllü Bir Öncü – Çev. Esin Belit Sağ
Süleyman Sipahi (n.d. Gambit) – Sin City: Güç ve Kadınlara Dair
Aykut & Erkut Erdem – Dylan Horrocks’in Hicksville’i: Çizgi Roman Severler İçin Bir Ütopya
Fatih Okta & Haşim Öz – Ferri: “Zagor’un Amcası Sayılırım.”
Orhan Berent – Bilimkurgu
Dosyasına Katkı
Bülent Tellan – Kukuriiikuuuuu!
Mederes Cemgil – Suat
Gönülay’ın İlk Dönem Hikâyelerinden
Can Yalçınkaya – Alfred
E. Neuman: Anlatılmamış Bir Hikâye
Kemal Reha Kavas –Bir
Ağustos Gününde Angoulême’den İzlenimler
Esin Bayraktar – Şato’da
Şenlik Var: Tenten, Kastafiore’nin Mücevherleri
Hüseyin Çakmak – Kıbrıs’taki
Çizgi Roman Serüveni Hakkında
Matthew Paul McAllister – Kültürel Eleştiri ve Çizgi Roman Endüstrisinde Kurumsal Kısıtlamalar
– Çev. Kadir Yiğit Us
Forum: Türkiye’de
Çizgi Romanın En Önemli Sorunu Nedir?
Değinmeler: # Serdar Kökçeoğlu – Çizgili Perde # Aziz Tuna C. – Sıhhatli
Muhalif Takvimi
Sayı 6, Yaz 2005
Levent Cantek – Değişir
mi Şu Çizgi Roman?
Aykut & Erkut Erdem – Olağanüstü Beyefendiler Cemiyeti
Steampunk – Buhar
Güçlü Postmodern Masallar
Alan Moore’la Çizgi
Roman ve Cemiyet Hakkında – Çev. Aykut & Erkut Erdem
Emre Kuzuoğlu – Öfke,
Güç ve Özgürlük
Eylem Altıntaş – Gto:
Japon Toplumsal Değerlerine Naif Bir Başkaldırı Üzerine Küçük Notlar
Robert Crumb The
Guardian ‘da – Çev. Şenol Bezci
Murad Gümen – Babam
Sururi
Mahmut Ozan – Türkiye’nin
En İyi Siyasi Karikatürcüsüyle İlgili Bir Anekdot
Selma Emiroğlu-Aykan – Uzaktan Sevinçle İzliyorum
Orhan Berent – Yarar’lı
Çıplak!
Burcu Yılmaz – Faruk
Geç, Gerçek Hayat Hikâyeleri: Şöhretin Bedeli
Gökhan Demirkol – Gündüz
İnsan Gece Hırt
Bülent Tellan – Zeplin
Levent Gönenç – Çizgi
Romanda Dijital Olanaklar
Fatih Okta – Sergio
Bonelli: “Mister No Benim Oğlum Gibidir.”
Batuhan Cantürk – Unutulmuş
Bir Zaman, Yitik Bir Mekân ve İnsan-Kahraman
Tanyel Ali Mutlu – Yeniçeri
Vesilesiyle, Çizgi Romanda Türk İmgesi
Funda Şenol & Levent Cantek – Çizgi Romanda Kenar Mahalle
Murat Altun – Fotokopi
90’lar: Türk Fanzinlerini Okumak
L.C. – Türkiye’de
Çizgi Roman Fanzinleriyle İlgili Kısa Bir Değinme
Hakan Tacal – Çapa
Çizgi-Roman Grubu
Evrenin Kalbinde,
Jodorowsky Konuşuyor. – Çev. Orhun Yakın
Serdar Kökçeoğlu –
Hayalar Hayalcidir...
Aydan Çelik – Osman
Necmi Karaca: “Herge’ye: ‘Sizin Kitaplarınız Bizde izinsiz Yayımlanıyor’
dedim.”
Mehmet Avni Arıduru – Lisede
Çizgi Roman Şenliği
Tanyel Ali Mutlu – Yaman
Haftalık “Çocuk” Dergisi
Küçük Serüven
Sözlüğü
Forum: Türkiye’de
Çizgi Romanın En Önemli Sorun Nedir?
Değinmeler: # Serdar Kökçeoğlu – Çizgili Perde # Aziz Tuna C. – Sıhhatli
Muhalif Takvimi
Levent Cantek – Yeni
Bir Serüven
Can Yalçınkaya – Gölgelere
ve Tuhaf, Uzak Zamanlara Dair
Batuhan Cantürk – Kronik
Depresif, İronik bir Anti Kahraman
Orhan Berent – Yan
Kahraman Sorunsalı Üzerine Bir Deneme
Aykut & Erkut Erdem – 5 Kusursuz 1 Sayıdır
Oğuz Eren – Mon Ami
Megre
Tanyel Ali Mutlu – İstasyon
Caddesi 120 Numara
Firuz Kutal – Kuzey
Işıkları 2
Esin Bayraktar – Seni
Bir Yerlerden Gözümüz Isırıyor Bican Efendi...
Hülya Eraslan – Resimli
Tefrika: Acar’ın Sergüzeştleri ve Abbas Yolcu
Gökhan Demirkol – Arabistanlı
Lawrence
Bülent Tellan – Ayşegül
Savaşta
B.T. – Kemal Gökhan
Gürses: “Arzum Güncel Bir Hikayeyi Günü Gününe Çizebilmek...”
A.T.C. – Gürcan
Gürsel: “Türkiye’de Çizgi Roman Okuru Yok Diyenlere Katılmıyorum.”
Richard Marschall – Milton
Caniff, Ezber Bozan Çini Mürekkebi... – Çev. Melih Katıkol
Aykut & Erkut Erdem – Bilim Kurgu Dosyasına Katkı II
Yaz. Serdar Kökçeoğlu & Çiz. Yıldıray Çınar & Hakan Tacal – Avcı ve Avcı
Ali Servet Ege – “Batman
Begins” vesilesiyle Türkçede “Yarasa Adam”
Der. Şenol Bezci – Çağdaş
Rus Çizgi Romanı IJOCA’da
Eylem Altıntaş – Dünyayı
Değiştir...
Küçük Serüven
Sözlüğü 2
Değinmeler: # M.C. – Önemli
Çizgi Roman Kitapları # Fehmi Ardalı – Çizgi
Roman Hakkında Almanca Başvuru Kitapları # William Vance: “İyi Bir Çizgi Roman, Aksiyonla Dolu Bir Çizgi Romandır”
– Çev. Erdem Türköz # Oğuz Eren – Dampyre
12 Üzerine # Özgür Kurtuluş – “Tam Macera” Bir Çizgi Roman Projesidir
Yeni Serüven, Sayı 2 (8), Yaz 2006
Levent Cantek – Vicdan
Aklın Nabzıdır...
Heidi Mac Donald –
Alan Moore: “Çizgi Roman Endüstrisinden
Hiçbir Zaman Hoşlanmadım.” – Çev. Orhun Yakın
Barış Aksoy & Can T. Yalçınkaya & Murat Altun – V For Vendatta’yı Konuşmak
Orhan Berent – Kovboy
Çizgi Romanlarında Fantastik Eğilimler 1
Neler Çektik Biz Şu
Teksas-Tommiks’ten...
Tanyel Ali Mutlu – Zoraki
Casus: Max Friedman
Can T. Yalçınkaya – Murad
Gümen ile Röportaj
Linda Stark – Enki
Bilal’in Başına Gelenler
Münir Alati –
İçinde Kilitli Kaldığımız Küçük Bir Sandık ve İçindekiler: Sandık İçi
“Her Şey İçin Fazla
Endişeleniyorum”
Burcu Yılmaz – Çoban
Çantası: Bir Resmin Öyküsü
Derya Sayın – “O
Sonbahar Güzel Sanatları Kazanmasaydım...”
Gökhan Demirkol – Viski-Şapka-Tabanca
(“Kanun Benim” Topunuzu Silerim!)
Esin Bayraktar – Yazısız
Hikaye
Eddie Campbell’in Grafik
Roman Manifestosu – Çev. Aykut & Erkut Erdem
Roger Sabin – Çizgi
Roman Nedir? – Çev. Şenol Bezci
Jack Davis:
“Başkalarının mükemmel işlerini gördüğümde hayranlıkla bakarım” – Çev.
Orhun Yakın
Bill Randall – Kamui
Efsanesi, Aksiyonun Ötesinde... – Çev. Nur Şenyüz
Simge Kırcan – Çizgi
Romanlarda Madde Bağımlılığı
Özgür Kurtuluş – Çizgi
Roman Yazmak Ne Menem Bir İştir?
Yaz. Serdar Kökçeoğlu & Çiz. Murat Gürdal Akkoç – Çatı
Küçük Serüven
Sözlüğü 3
Değinmeler: # Emre Kuzuoğlu – Hanımlar ve Beyler, Şu Elimde Görmüş Olduğunuz Çizgi Roman... # L.C.
– Eflatun Nuri Yanlış Hatırlıyor
Diyelim... # Batuhan Cantürk – Bonelli’nin
2006 Planları # L.C. – Lale
Bahçelerinden Fransız Sokaklarına
Serdar Kökçeoğlu – Çizgili
Perde
Yeni Serüven, Sayı 3 (9), Sonbahar 2006
Levent Cantek – Her
Şey Olacağına Varır (mı?)
Fatih Okta – Aslan
Şükür: “Zagor’a Biraz İltimas Geçerdim Galiba...”
Batuhan Cantürk – Arkeoloji,
Metafizik, Gizem Avcılığı, Teoloji vs: Martin Mystére
Der. Seher Uysal – Teks
Altın Seride Sansür
Orhan Berent – Kovboy
Çizgi Romanlardaki Fantastik Eğilimler 2
Sidney Gusman ve Universo HQ Ekibi – Milazzo: “Çizgi Romanlara Hâlâ Önyargı ile Bakılıyor” – Çev. Seher
Uysal
Ricardo de Souza – Berardi:
“Ken, Benim Bir Parçam, Bir Çeşit Alterego” – Çev. Seher Uysal
Emrah Özen & Levent Cantek – Başkomser Nevzat’ın Suç Öyküleri
Tanyel Ali Mutlu – Çok
Kolay Oldu: Mike Hammer
Philip Wylie – Mickey
Spillane’in Suçu – Çev. Ayten E. Orat
Erol Üyepazarcı – James
Bond Çizgili Romanlar
Kutsi Akıllı:
“Kendi Tarihine Küstürülmüş Bir Toplumuz”
Alan Moore’dan
Edebi Pornografi – Çev. Barış Aksoy
Matt Brady – Alan
Moore’la Lost Girls Hakkında – Çev. Orhun Yakın
Brad Balfour – Richard
Corben: “Ben Bir Seks Manyağıyım (!)” – Çev. Alper Aslan
Şenol Bezci – John
Lent: “Amerikan Çizgi Roman Gençleri Koleksiyoncu ve Spekülatörlere Dönüştürdü”
Çağrı: “Çizmek
İstiyorum, Ne olursa Olsun Çizmeyi Seviyorum”
Linda Stark – Çizgi
Roman-Kadın İlişkisi
Özgür Kurtuluş – Mekanı:
Tank, Yoldaşı: Oyuncak Gay Koala, Sevgilisi: Kanguru
Şenol Bezci – Karikatür
Nedir?
Küçük Serüven
Sözlüğü 4
Değinmeler: # L.C. – Çizgi
Roman, Çizgi-Roman, Çizgiroman... # Daniel
Clowes, Tenten ve saire – Çev. Barış Aksoy # Emre Kuzuoğlu – Ronin # L.C. – Kitaplar Arasında: Unutulan Yıldız ve Tozanoğlu # Serdar Kökçeoğlu
– Çizgili Perde
Yeni Serüven, Sayı 4 (10), Kış 2007
10. Sayı
Vittorio Giardino:
“Sesi Olmayanlara Ses Vermeye Çalışıyorum” – Der. & Çev. Seher Uysal
Jamie A. Hughes – “Gözcüleri
Kim Gözler” – Çev. Barış Aksoy
Grangé: “Adamov’la
Çalışmak Çizgi Roman Aşkımı Uyandırdı” – Der. & Çev. Nur Şenyüz
Fatih Okta – Yücel
Köksal: “Ne Yaparsın, İş Beklemez”
Avni Dergisinde
Yayınlanan Çizgi Romanların Listesi
Gökhan Demirkol – “Siz
Türkler Ölmez Misiniz?”
L.C. – Çizgilerle
Nazım Hikmet
Ardından: Semih
Balcıoğlu Karikatürü
M. Cem Gilkatlı – Hakkım
Sana Haram Olsun
Fatih Okta – Ragıp
Derin: “Ortaokulda Tanışmadığım Çizer Kalmamıştı”
Orhan Berent – Kovboy
Çizgi Romanlarındaki Fantastik Eğilimler 3
Manfredi: “İş
Macera Hikayelerine Geldiğinde” – Çev. Seher Uysal
Manfredi
Yanıtlıyor: “I can’t get no satisfaction” – Der. & Çev. Batuhan Cantürk
Manfredi: “Önemsiz
Görülen Türler Arasında Gezinmeyi Severim” – Der. & Çev. Seher Uysal
Burattini: Çocukluk
Kahramanıma Senaryo Yazdığım İçin Çok Mutluyum” – Çev. & Der. Seher
Uysal
Deniz Türker-Özçetin – Dedektifin Kabusu ya da “Sıradan” Dehşetler: Dylan Dog
Aykut & Erkut Erdem – From Hell
Creepy ve Eerie
– Çev. Orhun Yakın
Can T. Yalçınkaya – Yeraltından
Sesler, Amerikan Underground Korku Çizgi Romanları
Hisardaki Vampir
Lamia Karaali – Çizerek
Özlediğim Hayatı Anlatıyorum
Richard Marschall – Chester
Gould, Güzel Hikaye Anlatan Adam – Der. & Çev. Seher Uysal
Levent Cantek – Yeşilçam’ın
Çizgi Roman Filmleri
Küçük Serüven
Sözlüğü
Değinmeler: # Ambrosini, Napoleone ve Pollok – Çev.
& Der. Seher Uysal # Derib: “Çizgi
Roman hayatımıza olumlu bir katkı getirmeli” – Çev. & Der. Nur Şenyüz #
Serdar Kökçeoğlu – Çizgili Perde
Salı, Şubat 26, 2019
Pazartesi, Şubat 25, 2019
Kavgaya hazır ol, yumrukla!
Bilmeyenler olabilir; Chuck Palahniuk’un yazdığı, David Fincher’ın
sinemaya uyarladığı, yakın dönemin ve yeraltı edebiyatının en önemli
romanlarından biri olan Dövüş Kulübü’nün devamı, 2015-16 yıllarında grafik
roman biçiminde on bir sayı olarak yayımlanmıştı (Türkçede Ayrıntı Yayınları
tarafından eşzamanlı neşredilen fasiküller, yakınlarda “toplu set” formatında
bir araya getirilerek tekrar dağıtıma girdi). Palahniuk, devam kararını
açıkladığında romanın ve filmin tutkunlarını heyecanlandırmış, nasıl bir hikaye
anlatılacağı fanlar arasında uzun uzadıya tartışılmıştı. Sonra grafik roman
yayımlandı ve tartışmalar tekrar hararetlendi. Kendi adıma, fanların memnun
kalacağını sanmıyordum. Öyle de oldu. Fan olmak, hayal kırıklığı ile tarif
edilemez heyecan arasında salınan psikedelik bir ruh halidir, protesto ile
tapınma arasında gidip gelir. Mest olanlara da rastlarsınız, kahrından ölenlere
de… Palahniuk ne yazsa tartışılacağını biliyor olmalı ki, grafik romanın son
bölümünde hikayeye protestocu okurlarını katıyordu. Evinin önünde toplanan
okurları yazardan yeni bir son yazmasını istiyorlardı.
Palahniuk, konuşmaktan ve konuşulmaktan hoşlanan yazarlardan;
bağırmayı, şaşırtmayı ve meydan okumayı seviyor. Muhalif bir huzursuzluk
taşıması, yerleşik değerlere saldırması, kapitalizmin dayatmalarına
öfkelenmesini yazarlığı kadar kişiliğinin de bir parçası olarak gösteriyor
bize. Punk edebiyatı, hacker edebiyatı, anarşizm, tüketim karşıtlığı, kaos
teorisi gibi birbirleriyle hısım akraba olan siyasi bir muğlaklıktan beslenerek
konuşuyor ve yazıyor. Sıfırlamak, diyor mesela; bildiklerinizi unutun, bize
yanlış şeyler öğretiyorlar! Hızlanalım, bizi yavaşlatıyorlar, yavaşlarsak
düşünemiyoruz. “Acı çekmekten korkalım istiyorlar” diyor, ısrar ediyor.
Haplarla dayanıyoruz, haplara dayanıyoruz. Yumruğu patlatın, klişeleri devirin.
Kendiniz olun, size giydirilenleri çıkartın. Çıplak elle girişin. Bırakın
televizyonun yalanlarını, arabaları, evleri, kıyafetleri ve modayı. Kusursuz
olamazsın, tamamlanamazsın. Tamamlanmaya çalışma. Sahip oldukların, sana sahip
olacak yoksa. Bırak onları. Yumrukla!
Şunu sorabiliriz bu durumda; devam hikayesi, romanın kapitalizm
eleştirisine ters düşmüyor muydu? Medya mantığıyla düşünürsek ters filan
düşmüyordu. Hollywood sayesinde global bir markaya dönüşen, popüler kültüre
muhalefet etmesine rağmen şaşmaz biçimde onun parçası olan kült bir anlatı Dövüş
Kulübü. Bu türden büyük popüler anlatılar, konuşulmaya ihtiyaç duyarlar; bir
devam hikayesi bu bakımdan işlevseldir, biraz hatırlatma, biraz nostalji içeren
turistik bir seyahate dönüşürler. Öyle ya da böyle, yazarına da fanlarına da
iyi gelir bu seyahat. Öte yandan aynı seyahat, kendini tüketmeye yönelik
narsistik bir hamledir de. Üreticiler, iyi hikayeyle, farklı bir ışıltıyla bu
tükenmişlikten kurtulabileceklerine inanırlar. En azından bu iddiayı
taşırlar. Dövüş Kulübü, bu cendereden kurtulabilmiş mi peki?
Benim ilk izlenimim, grafik romanın filme ve romana göre daha aydınlık
olması. İtiraf ediyorum, hikayeden daha karanlık bir atmosfer bekliyordum; hikaye
başka bir yerde başladı, banliyö evlerinin hijyenik genişliği, Palahniuk’un
sakalet dolu kirli mekanlarını hiçbir biçimde andırmıyordu. Hikaye,
anlatıcımızın Marla Singer ile evlendiğini, dokuz yaşında bir çocukları
olduğunu anlatarak başlıyor; evli, çocuklu ve sıkıntılı hallerini resmediyordu.
Tyler, aralarında dolaşıyor, rüya mı gerçek mi bilemediğimiz, “asla uyuyamazsın
asla uyanamazsın” fikriyle gelişen sahneler okuyorduk. Hikayenin çizeri olarak
seçilen Cameron Stewart, ana akım Amerikan çizgi romanın tipik bir temsilcisi
değil. İyi bir illüstratör. Hikaye için ismini ilk duyduğumda Sin Titulo
dijital çizgi romanı nedeniyle iyi bir seçim olacağını düşünmüştüm. Avrupalı
bir tarzı var Stewart’ın; sayfa tasarımı ve devamlılığı farklı kuruyor, karelerde
ferah boşluklar seçiyor, fotoğraf ayrıntısında çizmekle birlikte karakterlerini
bir parça komikleştiriyor. Alex Toth havasında bir çinisi var, bilgisayardan
faydalanarak çalışıyor. Kare planlarında yakınlaşmayı seviyor. Bu noktada,
çizgiyle ilgili bir ayrımı vurgulamam gerek. Sinema ya da televizyonda başarı
kazanmış anlatılardan yapılan uyarlamalarda benzeri bir realistik çizgi ve
tasarım kullanılıyor. Anlaşılan o ki editörler, sinemasal –ve televisüel–
gerçekçiliğin okuru etkilediğine inanarak o aura’yı yakalamaya çalışıyorlar.
İlginç olan Amerikan süper kahraman çizgi romanlarında gördüğümüz patlayan,
taşan, yan yana iki sayfaya yayılan sayfa tasarımlarından bile isteye uzak
durmaları. Dövüş Kulübü 2 için romandan çok filmi akıllarında
tutmuşlar demek daha doğru.
E çalışmanın bütünü nasıl olmuş, Palahniuk grafik romanı kotarabilmiş
mi, derseniz, kurguyu bilen, tempoyu seven, hızlı bir yazardı, bu bakımdan
bence sıkıntı çekmemiş ama genel hikaye için rüyaların ve gerçeklik algısının
birbirine karıştığı büyük bir video klibi andırıyordu demek zorundayım. Bu
kaotik ruh hali Dövüş Kulübü’ne hiç yakışmıyor, diyemem ama kastettiğim,
hikayeyi önemsizleştiren bir aşırılık ve savrulma olması. Hakeza, çiftin bir
çocuklarının olması ve çocuğun kaçırılması, hikayeyi yaşlandıran, ilk bölüme
esir eden bir handikaptı zaten. Anlıyorduk ki çiftimiz düzene teslim olmuş ve
genç kalamamıştı (!). Palahniuk, hikayeden çok Dövüş Kulübü’nü yazan ve o
karakterleri yaratan yazar olarak kendisini öne çıkartmayı tercih etmiş,
karakterine kendini öldürterek “başrolü” istemiş. Derdim yazarı eleştirmek
değil, Dövüş Kulübü gibi genç ve isyankar bir metnin devamı
yazılıyorsa, mesele enikonu ticaridir ve kaçınılmaz olarak müzeye gelenlere(!)
yönelik bir turist kataloğu olma işlevi görür. Derdim, Palahniuk gibi zeki bir
yazarın tüm bunların farkında olarak, kendince bir çözüm bularak yazması.
Derdim popüler bir yazarın tercihini ve ne yapmaya çalıştığını anlamak.
Son sözü, grafik romanla bağlayayım. Dövüş Kulübü’nün devamı neden roman ya da film değil de grafik roman olarak yapıldı gibi bir soru akla gelebilir. Bence bu tercih, grafik romanın ne olduğunu, nerede durduğunu, nasıl bir güce sahip olduğunu gösteriyor. Plahniuk, grafik romanı bir araç ve akım olarak, sinemaya göre daha az ticari bulmuş, edebiyata ve sanata daha yakın ve muhalif saymış. Doğru düşünmüş.
Sabit Fikir, Eylül 2017
Pazar, Şubat 24, 2019
Cumartesi, Şubat 23, 2019
Cuma, Şubat 22, 2019
Perşembe, Şubat 21, 2019
Çarşamba, Şubat 20, 2019
Anadolu Ağızlarından (17)
Tıkıtıkına: Tastamam, eşit, tam, uygun.
Pırrık: Ateş tutuşturmak için kullanılan kuru ot, çalı çırpı.
Otyağmuru: Güneşli havada yağan iri taneli yağmur.
Haz açacağı: İştah açacak biber, sarımsak, baharat vb. yiyecekler.
Öğsüz gazuk: Sert toprağa çakılacak kazığın kolayca girmesi için, toprakta delik açmaya yarayan kısa ve sağlam kazık.
Paça: Düğünün ertesi günü yapılan eğlenti.
Abu: Abla.
Salı, Şubat 19, 2019
Gaiman Masalları
Neil Gaiman, global
dünyanın çoksatar yazarlarından biri. Epik dile olan hâkimiyeti, hikâye evreni
kurabilme ustalığı, aktüelle mesafesi ve ölçülü muhalifliğiyle uzun yıllar
popülerliğini koruyacak, öyle anlaşılıyor. Genç kalabilen veya genç okura
hikâyeler anlatabilen bir yazar. Fantastik edebiyatın içinde kalarak korku
türünün popüler referanslarını kullanıyor. Ölüm, ölümden sonraki hayat, din
mitolojisi, insan dışı varlıklar ilgisini çekiyor. Gaiman, pek çok ünlü korku
edebiyatçısı gibi insanlardan çok yaratıklara yakın durmayı seviyor. İyilik ve
kötülük meselesine odaklandığı için insan tekinin kibir, hırs, haset ve
acımasızlığını kıyasıya eleştiriyor.
Malumunuz, yaratıkların
-istenmeyenlerin ve azınlıkların- dışlanması, sürek avına dönüşmeleri, hayata
karşı muhalif duruşu nedeniyle edebiyatı cezbeder. Yaratıklara yönelik tedhiş
ve baskı, yaratıkların mağduriyeti, sonsuz yalnızlıkları ve bunu dillendirme
biçimleri tek tek edebiyatın meselesidir. Bütün korku anlatılarını edebiyata ve
sanata yakınlaştıran da, bana kalırsa, en çok bu eğilimdir. Yoksa, gündüzün
geceye, cennetin cehenneme galebe çalmasının veya iblisin er ya da geç mağlup
edilmesinin aksiyon hazzı dışında adamakıllı bir anlamı yoktur. Hepsi, bilindik
ve tek kelimeyle çocuksudur ve ancak o kadar işlevi olabilir. İblisin tecrit ve
sürgündeki tek başınalığının, asırlar süren acımışlığının betimlenmesi veya bir
yaratığın insanlara olan öfkesinin anlatılmasıysa merak uyandırıcıdır. Bunu
yapmak demek, şimdiki zamanı, ahlâkı, adaleti ve genel geçer değerleri
eleştirmek demektir. Kötülerle savaşan kahramanın işini zorlaştıran, onun
karşısına zekâ ve vicdanı çıkaran iddialı bir savunmadır. İblis ölse de, mağlup
olur bu yolda galip diyelim. Kahramanı ve okuru etkileyen, huzursuz eden,
aksiyon mantığının üzerine çıkaran başka bir merhaledir bu. Son çeyrek yüzyılda
canavarları edebi olarak derinleştiren, psikolojilerini, yaralı ruhlarını
belirginleştiren bir anlatım eğilimi gelişti. Vampirin ısırığından çok,
vampirin tekdüze hayatından duyduğu bedbinlik, ürkütücü Frankenstein’dan çok
onun dünya karşısında hissettikleri ilgi çeker oldu. Benzer bir yönseme
geçmişte yok değildi ama bu derece koyulaşabilmiş değildi. Bir vampiri, etnik
ya da cinsel azınlıktan biri gibi düşünmek, ergen mutsuzluğuyla harmanlamak,
canavarın değişimini bir büyüme hikâyesi olarak görmek, daha ziyade yakın
döneme özgü bir yoğunlaşma oldu.
Gaiman, tam da
böyle bir dönemin yükselen yazarlarından; tavrı, tahkiyesi ve finalleri
yenilikçi olan isimlerden. Nasıl yazıyor? Dili masalsı ve şiirsel... Tutkulu
okurları onu tarif ederken en çok büyülü bir dili olduğunu söylüyorlar.
Şekspiryen bir auradan söz ediyorlar. Bazen sert ve gerçek gözükmek için argoya
başvuruyor ama neredeyse hiç kullanmıyor denebilir. Clive Barker gibi kan ve
iğrençlik dolu sahnelerle hatırlanmıyor. Stephen King kadar Amerikalı, Alan
Moore kadar siyasetle meşbu değil. Onun hikâyeleri başka bir düzlemde geçiyor:
bir ara evrende, bugüne ve yaşanan hayata paralel bir başka yerde. Hayat, onun
evreninde süreklik gösteriyor, ölüm bir son değil, başka bir evrenin başlangıcı
oluyor. Ölüler, ruhlar, hayaletler, cadılar, cinler, gulyabaniler, arafta
kalanlar, insanlarla birlikte yaşıyorlar. Karakterleri, hele ki korkuyla
bahsedilen bir canavarsa, insanlara güvenmemesi gerektiğini, kendini sakınarak
yaşamak zorunda olduğunu biliyor, önce intikam ve nefret hissiyle sertleşiyor,
sonra bunun hayatın bir doğal sonucu olduğunu kabullenerek yaşamasını öğreniyor
vs. Karakterleri epeyce teatral konuşuyorlar, imalar, metaforlar kullanıyor,
göndermelerde bulunuyorlar. Görünenin ardındaki anlamı fısıldayan gösterişli
düsturlar zikrediyorlar. Büyük sırları; o sırları bilen ve merak edenleri
oluyor. Hikâye evreninde bizi gezdirerek yaşadığımız hayatın ve gündeliğin
alternatiflerini gösteriyor. Bu dünyaya benzeyen, daha kesin çizgili bir başka
“yer”, bir başka ülke orası. Katmanları, muamması, hiyerarşisi olan bir başka
oluşum.
Gaiman’ın en ünlü
çalışması hiç kuşku yok ki Sandman. Yakın dönemin en şatafatlı
serilerinden biri olan, 1989-96 yılların arasında 75 sayı yayımlanmış, itibar
görmüş, çok satmış, halen konuşulabilen bir çizgi romandan söz ediyoruz. Sandman,
yukarıda değinilen, başka yerlerden birinde geçiyordu. Dünyaya, başka bir
evrene, cehenneme, arafa, uzak bir gezegene benzeyen bir yerde, bazen dünyada,
bazen geçmişte olup bitiyordu hikâyeleri. Tek tek duygulara indirgenmiş
karakterleri, büyük günahlardan beslenen çatışmaları, yalancıları, yorgunları,
narsistik hezeyanları olan insanları ve insansı varlıklarıyla Sandman hem
süper kahraman evrenini hem de edebi yavaşlığıyla antik tiyatroları
andırıyordu. Yayımlandığı dönem için ayrıksı bir niteliğe sahipti, hikâyeden
çok diyalogları dikkat çekiyordu. Bu durum, çizgi roman için yenilikti, çünkü
türün temel özelliği muktedir kahramanın bitimsiz eylemleriydi.
Gaiman, süper
kahramanların epik ve kibirli dilini gündeliğe yaklaştırıp sertleştirmiyor,
gerçekçi olmak gibi özel bir çaba içine girmiyor, aksine masal ve rüyalara özgü
bir akışkanlıkla daha şairane bir dil istifliyordu. Garip bir yumuşaklığa
sahipti, acılarını ve öfkelerini konuşarak, sözcüklere yüklenerek gösteren
kahramanları seviyordu. Kırılgan, yetmişli yılların rock yıldızlarını
hatırlatan, mağlup olduğunun farkında olan birileri konuşuyor gibiydi. Gaiman,
kederliydi ama bu keder, yanı başımızda, sokakta, medyada, günümüzde değil
masallarda, rüyalarda, uyuduğumuzda ortaya çıkan yaldızlı bir kederdi. Hiçbir
biçimde yerel değildi, seçkinci bir romantizme ve nostaljiye sahipti.
Hikâyelere çok uygun çizgicilerle çalışılması, Sandman’in kum gibi
oradan oraya sürüklenen muğlaklığını başarıyla güçlendiriyordu. Renk seçimleri,
kaligrafisi, balonların farklılığı, sayfa tasarımları iyi hesaplanmıştı. Sandman atmosferi,
mekân olarak, karakter iklimi olarak hiç resmedilmemişti denemez ama Gaiman onu
bir eski edebiyat tutkunu gibi kafiyeli ve mecazlı bir dille bezeyerek taklit
edilemez kıldı. Sandman’i sevmek ya da sevmemek bu dille
ilintiliydi.
Sandman, Türkçede yeniden yayınlanıyor. Benzersiz bir
çizgi roman, çarpıcı diyaloglar, kimileri gerçekten olağanüstü olan fantastik
hikâyelerle tanışmak isterseniz, Sandman’ı okumalısınız. Üstelik
geçen yüzyılın en çok konuşulan edebi eserlerinden birini, bir grafik roman
klasiğini keşfetmiş olacaksınız. Keşfetmek iyidir, maceralıdır.
Sabit Fikir, Kasım 2016