Hikmet’in yaratma heyecanı çoğu zaman dizideki mizaha da kaynaklık ediyor. 15 ve 16 numaralı bantlarda zemine kare biçiminde bir delik çizerek eğlenen Hikmet, dizi içindeki gerçekliği belirlemeye başlıyor. Oraya girenin/düşenin dış dünyaya ya da başka bir boyuta geçtiği, daha doğrusu “Piknik’in dışına çıktığı bir tür kara delik çizdiği. O deliğe topu kaçan Barış, Hikmet’in belirlediği gerçekliğin kurbanı olarak ağlıyor. Gerçi aynı Hikmet için herşey o kadar eğlendirici olmayabiliyor: 17 numaralı bantta kendini dış dünyadan soyutlayan Hikmet çok da mutlu gözükmemekte. (Öte yandan kendi çerçevesini çizebilecek kadar özgürdür Hikmet) Dizinin anlamlandırma kurgusu içinde diğer tiplemelerden kaçtığı düşünülebilir. Veya evrensel bir tema üzerinden düşünürsek, insanın yarattığı çevreye/çerçeveye tutsak olması, “anormalite” yüzünden yalnızlığı seçmesi, dış çevrenin “gürültüsünden” uzak yaşamayı tercih etmesi, içine kapanması olarak da anlamlandırılabilir. 18 numaralı bant, boş bantlar üzerinde “ne anlatacağını” düşünen Hikmet’in yaratma endişesi taşıyan halet-i ruhiyesini anlatıyor. Gerek Hikmet’in zihninde tasarladığı gerekse içinde oturduğu bantın son karesinde tasarımcısının imzaları var. İlki Hikmet’e ikincisi Piyale’ye ait ve Piyale’nin Hikmet’e karşı mutlak zaferinin sayısız tescilinden biri daha. Öte yandan Piyale’nin “yazar kim?” sorusu metnin ampirik okuruna yönelik bir “oyun daveti.”
19 numaralı bant ise bana göre hayli dramatik. Hikmet, kare içine büyük bir kalem çizdikten sonra çizdiği kalemin ucuna gidip duruyor. Her şeyin farkında olduğunu öğrendiğimiz Hikmet’in derdi mutlulukla ilgilidir. Hikmet, dizideki tüm tiplemelerin mutlu oluşunu kendisiyle kıyasladığında çözümü “yaratılmakta” bulur. Sanki o da çizilebilse/bir çizgi kahraman olabilse mutlu/huzurlu olacaktır. Neler yapacağı, nasıl davranacağı birisi tarafından belirlenecek, o “sınırlar” etrafında bugün sorun ettiği birçok şeyi hiç bilmeden yaşayacaktır. Kalemin ucuna bu yüzden gidip durur. Hikmet’in dramı da burada yatmaktadır. Hem kendisiyle ilgili “gerçeği” bilmemekte hem de ne olduğunu göremeyerek, zaten olduğu şeyin olmanın özlemini çekmektedir. Kendini dizideki diğer tiplemelerden farklı görerek “uyumsuzluk” çektiği gibi, çerçeve dışı dünyadan olup olmadığı hakkında da kuşkuları vardır. Yani ne tam içerden ne de tam dışardandır.
19 numaralı bant ise bana göre hayli dramatik. Hikmet, kare içine büyük bir kalem çizdikten sonra çizdiği kalemin ucuna gidip duruyor. Her şeyin farkında olduğunu öğrendiğimiz Hikmet’in derdi mutlulukla ilgilidir. Hikmet, dizideki tüm tiplemelerin mutlu oluşunu kendisiyle kıyasladığında çözümü “yaratılmakta” bulur. Sanki o da çizilebilse/bir çizgi kahraman olabilse mutlu/huzurlu olacaktır. Neler yapacağı, nasıl davranacağı birisi tarafından belirlenecek, o “sınırlar” etrafında bugün sorun ettiği birçok şeyi hiç bilmeden yaşayacaktır. Kalemin ucuna bu yüzden gidip durur. Hikmet’in dramı da burada yatmaktadır. Hem kendisiyle ilgili “gerçeği” bilmemekte hem de ne olduğunu göremeyerek, zaten olduğu şeyin olmanın özlemini çekmektedir. Kendini dizideki diğer tiplemelerden farklı görerek “uyumsuzluk” çektiği gibi, çerçeve dışı dünyadan olup olmadığı hakkında da kuşkuları vardır. Yani ne tam içerden ne de tam dışardandır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder