Pazartesi, Eylül 25, 2023

Son Okuduklarım 79

İkisi de biyografik çalışmalar. Bukowski pek de renkli olmayan hayat hikayesini evire çevire defalarca yazdığı için sürprizi az bir yorum olmuş. Kafka ise daha avangart duran bir kalkışma, okurken çevirisinde zorlanıldığını hissettiriyor. Çizgilerde de benzer bir yorum yapılabilir, Kafka tahkiye gereği psikolojik dengesini yitirip zihnen savruldukça farklılaşan çizgiler görüyoruz, hikayeyle uyumlu bir üslup arayışı kendini hissettiriyor. Bukowski daha düz bir yorum olmuş. Aslına bakılırsa ikisi de "hareketsiz" hayatlar sürdürmüşler, aksiyon insanı olmamış, hayata karışmış değiller. Kafka'daki yorum, eserlerindeki olağanüstü (veya fantastik) olanın peşine düşerek, özgeçmişiyle paralellik kurarak geliştirilmiş... O bakımdan ilginç ve "uçuşa" açık, onlar da fırsat görüp denemişler diyelim.

Kagge bildiğim bir yazar değildi, başta kişisel gelişim kitabı gibi duruyordu, tam öyle değil ama pekala, popüler felsefe kitabı sayılabilir. Bir Kâşifin Felsefesi isminden de anlaşılacağı gibi yazarımız bir kaşifmiş, kutuplara gitmiş- Everest'e tırmanmış, o fasıldan çok, iç dökmesini ve yazdığı denemeleri okutacak bir kıvam tutturabilme maharetini sevdim. Kimi açılardan kendime yakın buldum, bildiklerimi başka türlü düşündürtecek şeylerle de karşılaştım. İyi bir deneme kitabından daha fazlası da beklenmemeli sanki. New Yorker metinlerini andıran bir üslubu var, doğu mesellerinden, şöhretli başka kaşif ve sporcuların özgeçmişlerinden anektodlar, alıntılar yapıyor, sakin kalmaya çalışıyor filan. Başka kitaplarını da okuyacağım. Mısır Çöllerinde Türk Gençleri, ilk dünya savaşında esir düşerek Mısır'da bir kampa gönderilen bir subayın, sonradan şöhretli bir fıkracı-gazeteci olacak Nurettin Artam'ın anıları... Doğrusu, kırklı yıllarda yazdığı her şeyi okuduğum Artam, o yıllar için demode ve sası'ydı... Bu anı kitabında da tavsayan yönler yok değil ama daha coşkulu bir metin okuyorsunuz. Şaşırmış, üzülmüş, kahretmiş, başa çıkmaya çalışmış... Mizah ile ilgisi o yıllarda da varmış, kampta bir mizah gazetesi dahi çıkarmışlar. Tek sayı çıkabilmiş çünkü omzuna serdiği çamaşırlarını güneşin altında yürüyerek  kurutan bir arkadaşlarını hicvetmişler, İngilizler bunu yönetimlerine ilişkin bir eleştiri olarak görmüş ve yayını kapatmış. Esir Kampında yayın çıkarmak şaşırtıcı, yasaklama nedeni ise biz Türkler için hiç karşılaşmadığımız türden bir şey değil. Vara yoğa bizi kötülüyorlar diye hop oturup kalktığımız için böyle yasaklamalarımız çok demek istiyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder