Akıllı, maharetli, algısı açık bir çizgi romancıydı, dil biliyordu, yurt dışına çıkıp doğru tecrübelerle döndü. Üslubunu değiştirerek yerli hikayeler anlatmaya başladı, yaptığını da "Gerçek Hayat Hikâyeleri" olarak adlandırdı.
Günah, 1980'de yayımlanmış, nitelik olarak Geç'in çizgisi zaten memleket ortalamasının üzerindeydi, dönemi için yeni ve moderni temsil ediyordu... Ne ki, okuyunca anladım, hikayesi epeyce karışıkmış... Taşra'da başlıyor, İstanbullu zengin bir ailenin oğlu, taşralı ailenin güzel kızıyla evlenmek istiyor, kız yanaşmıyor, İstanbul'a, halasının yanına üniversite okumak üzere gitmek istiyor filan... Beyfendi, fikri takibini, genç kadına yönelik ısrarını sürdürüyor, nihayet başarıyor...Sonra içkiye düşüyor, karısını yeni işe aldığı sekreteriyle aldatmaya başlıyor, kadının da etrafında birileri var ama "temiz" tarafta kalıyor, ne ki günaha girdiğini ve kocasını aldattığını düşünen ailesi adına erkek kardeşi onu öldürüyor ve hikaye bitiyor.
Genç kadının ailesi baştan itibaren o denli sert , arkaik veya "bağnaz" çizilmediği için hikaye önemli ölçüde havada kalıyor, kızlarını okumaya gönderiyorlar örneğin... Veya sekreterin, sonradan ortaya çıkan gizemli sevgilisi filan o kısım unutulmuş vs...Faruk Geç, evliliğin yıkılmasını istemiş, bir ya da iki karakter hariç kimsenin iyi olmaması ilginç duruyor, insanlara güvenmediğini hissettirmiş bize.
Şunu anlamıyor değilim, soap opera için evlilik, finalde olursa mutluluk vericidir, hikayenin başında olursa, o denli güçlü değildir, o evlilik bozulmalıdır, bir denge olarak ilgi çekici değildir... hele zoraki evlilikse mutlaka aldatmayla biter... İçki için de benzer bir yorum yapılabilir, içki bir zaafiyettir ve mutlaka felaketle sonuçlanır...
Genç bir akademisyenken özellikle kadın seyircinin tepkileriyle ilgili epey soap opera araştırması okumuştum, ilk olarak seyircinin "mantıksız" gelen pek çok unsurla ilgilenmediğini anlıyorsunuz, aksiyon filmlerinde kahramanın bir türlü ölmemesi gibi bir şey bu, ikincisi, kavuşma ihtimali ve ayrılma endişesi, hikayenin gerçekçiliğinden daha fazla önemseniyor.
Sefa (sofuoğlu) bana ayrıca yazmış, faydalanan olabilir diyerek paylaşayım istedim:
YanıtlaSil“Genç kadının ailesi baştan itibaren o denli sert , arkaik veya "bağnaz" çizilmediği için hikaye önemli ölçüde havada kalıyor, kızlarını okumaya gönderiyorlar örneğin... Veya sekreterin, sonradan ortaya çıkan gizemli sevgilisi filan o kısım unutulmuş vs...Faruk Geç, evliliğin yıkılmasını istemiş, bir ya da iki karakter hariç kimsenin iyi olmaması ilginç duruyor, insanlara güvenmediğini hissettirmiş bize.”
1- Hikaye dağınıklığı yazıp-çizenlerde çok sık görülen bir durum. Hikayeyi senin bana yolladığın gibi “senaryo”şeklinde yazdıklarını sanmıyorum.
2- Gazetelerde günlük yayınlanan çizgiromanların bitirilip gazeteye teslim edilmiyor diye biliyorum. Günlük veya bir-kaç gün yedekli üretiliyor.
3- Günlük oyarak yayınlandığı içinde okurların bu tip hikaye dağılmalarının farkına bile varmıyordur gizemli sekreterin sonradan ortaya çıkan gizemli sevgilisini bile merak etmiyordur. :))
Bu gazete “tefrika” çizgiroman üretimi başlı başına bir mevzuu…
NOT: Keşke Faruk Geç ikili olarak bir çizgiroman yazarı ile çalışabilseymiş.