Salı, Nisan 18, 2023

Yürüyüş rotasında

2018 yılında dijitale diye başlayıp televizyona evrilen Halka diye bir senaryo yazıyordum,  mevcut şartlarda reyting alma imkanı olmayan bir işti, yorucuydu, sahiden efor gerektiriyordu, son bölümü yazdıktan sonra doktora gittim, sağlığımla ilgili endişe verici düşüşler yaşadığım ortaya çıktı... 

Düzelebilir şeylerdi ama hayat tarzımızı değiştirmeye karar verdim,  o günden sonra her gün en az beş kilometre yürümeye başladım. Yürümek, sadece sağlığıma değil ruhuma da iyi geldi, kendimi dinlediğim, müzikle hemhal olduğum, bazen uzun telefon konuşmalarıyla rutinimden çıktığım bir zaman aralığına geçer oldum böylece... 

Yakınlarda  Ciro Taniguçi'nin Yürüyen Adam albümü yayımlandı... Bir adamın yürüyüşlerini anlatan bir hikaye düşünün... Keşfetmesi, özgürleşmesi, amaçsızca dolanması,  umursamaması, tanışması, kulak misafiri olması, manzaraya dalması, başka canlıları, yaşlıları fark etmesi anlatılıyor. Bir şey olmuyor gibi de geliyor önce, veya bir yere varmıyor filan... sonra çok çok güzel çizilmiş karelere ister istemez kapılıyorsunuz. 

Albüme haliyle  yakınlık duydum, her gün yaptığım yürüyüşlerde pek çok insanla karşılaşıyorum, ilk zamanlar telaşlı biri olmam sebebiyle her yerden süratle geçiyordum, rutine bindikçe, ne yaparsanız yapın, birileriyle rastlaşıyor, tanışıyor, selamlaşır oluyorsunuz. Yavaşladıkça da bir manzaraya dalıyor, geleni geçeni izliyorsunuz... İşlerimin yoğunluğu nedeniyle istediğim ölçüde keşfedemiyor, farklı rotalara yönelemiyorum ama bunu yapmayı hep çok istiyorum.

Bir iki kez daha yazdım, ağaçlara bakarak rahatlayan biriyim, ormanda yürüdüğümü, kuş sesleri arasında oturup beklediğimi, bir şey olacağından değil, oralarda kalakalmayı hayal ederim hep...Taniguçi'nin beyfendisi bunu tatlılıkla yapıyor, güzel hayaller ve seyahatler çıkarıyor...

1 yorum:

  1. Bu yazınız bana çok yakın geldi. Murakami'nin "koşmazaydım yazamazdım"ını da hatırlattı. İlk başlarda ben de hep pabuçlarımın önüne baka baka yürüyor hatta "ayaklarımla düşünüyorum" diyordum bu durumuma ama sonra dediğiniz gibi bir açılma noktası oluyor ve o noktadan itibaren insan her şeyi çok daha bilinçli bir gözle, kulakla, burunla izliyor ve daha önceden hiç farkına varmadıklarımı gördükçe, daha da motive oluyorum.
    Böyle böyle tek başıma Mimas Yolu'nu (pek bilinmeyen Karaburun yarımadasını içeren bir antik yol) yürüdüm ve bu sene kısmetse Likya'nın 5 günlük ilk etabını yürüyeceğim. Yine yalnız olmayı umuyorum, yol turistik olsa da, insan yalnızken, kendi ritmiyle doğayı daha fazla fark ediyor.
    Fakat doğadan da çok açık söyleyeyim, benim için bir yaratıcılık, çözüm üretme (ani aydınlanmalar) ve kendi içimde bir yolculuk oldu.
    Bu kitabı bulabilirsem edinmek isterim, tanıtım için çok teşekkürler!

    YanıtlaSil