Babylon Berlin, Islak Balık, ünlü Alman polisiye seriyalinin ilk kitabından yapılmış bir uyarlama. Meraklısı ister istemez kıyaslayacaktır, diziden farklı kurulmuş, Babylon Berlin grafik romanı Gereon üzerinden giden bir uyarlama olmuş, bir üslup arayışına girilmiş, siyah beyaz çizgilerle kara polisiye estetiğine dayandırılmış... Yani, ne dönemin kaotik yapısı ya da Berlin şehri pek öne çıkmamış. Albümün yaratıcısı Arne Jysch sert olmamayı tercih etmiş onu anlıyorsunuz ama sanki siyasetle ilgili daha malumatçı olabilirmiş, gerekiyormuş. Ya da erotik gerilimi iyi kuramamış, o fasıl da çok kolay ilerlemiş...
Talihe Zar Atmak, Tanzimat'tan Erken Cumhuriyet'e kumar meselesine bakıyor, çok geniş bir döneme baktığı için arada güç kaybediyor ama arşiv kayıtlarından bol malzeme çıkartılmış, üstelik bu konuda araştırma var denemez, zor bir işe kalkışılmış, kumarla ilgili suç dosyaları kolayca sümen altı edilir, o bakımdan uğraşılmış, derli toplu ve rahat okunuyor.
Caravaggio, Manara'nın dilimizde çıkan son çalışması. Bir ressam biyografisi gibi dursa da kaçınılmaz olarak bir Manara yorumu. Manara, libidosu yüksek, cinsel açlığı her zaman hikayesinin odağına alan karakterler anlatıyor, kolay öfkelenen, kolayca dünyadan kopan, bir rüya gibi oradan oraya kolay savrulan kahramanları seviyor. Onun kahramanlarını konuşurken ya da düşünürken hatırlamayız. Bu bakımdan Caravaggio bir Manara serüveninin içinde oradan oraya sürükleniyor, hakkındaki popüler tarih yorumlarından birini kanırtararak bir yere bağlanıyor. Edebi ya da artistik bir derinlik değil olayların kurbanı olan bir maceraperest seyrediyoruz. Özellikle okuyoruz diyemiyorum, Manara okunmayı değil baktırmayı, hatta tarzı itibarıyla dikizlenmeyi tercih ediyor bence.
Bilinmeyen Türkler'i tavsiye üzerine aldım, bir Amerikalı gazeteci, 1921'de Samsun'dan Ankara'ya geliyor, yeni cumhuriyeti, milliyetçileri anlatıyor, röportajlar yapmış, yolculuk izlenimlerini yazmış, kitap olarak ölümünden sonra yayımlanmış, neden bunca yıl ilgi çekmemiş, insan merak ediyor, bol fotoğraflı, özellikle taşra yolculuğu sırasında çektiği fotoğraflar nitelik olarak daha iyi olabilseymiş, çok başka bir kitap olurmuş. Ben yolculuk kısmını beğenerek okudum.
Moby Dick, Jules Verne romanları dışında çizgi romana en çok uyarlanan eserlerden biri, üstelik bana sorarsanız edebi niteliği itibarıyla pek de buna uygun bir roman değil. Galiba diyorum, av ve avcı ekseni, balina ve okyanus görselliği çizerleri cezbediyor. Halbuki benzersiz bir edebiyat var, onu resmedebilmek, daha iddialı konuşayım, sinematografisini kurmak kolay değil, cesaret ister, çünkü ne yapsanız güç kaybedersiniz. O bakımdan ne olsa fark etmez, çıkan iş tavşanın suyunun suyu olur. Eskiden, en azından ben çocukken, çocuklar için değil ebeveynler ve öğretmenler için üretiliyordu böyle uyarlamalar. Hemen hepsi üçüncü sınıf üreticiler elinden çıkıyordu. Elli yıl sonra böyle bir işe kalkışılıyorsa, çizgi roman başka bir seviyedeyken deneniyorsa üstelik, mambo jambo gerekiyor artık. Bu pek öyle ahım şahım bir iş olmamış. Kesinlikle kötü deği ama yine yakınlarda çıkan Chaboute'nin yenilikçi uyarlamasının gerisinde, meraklısı karşılaştırabilir. Turne Anıları, isminden anlaşılacağı gibi çeşitli tiyatrocuların taşrada yaşadıkları ilginç hikayeleri anlatıyor. Muhtemelen bir gazetede önce röportaj tefrikası olarak kullanılmış, ilginç hikayeler var elbette... Bir değerlendirme yazısı, derleyip toparlayacak bir yoruma ihtiyaç varmış, yoksa anlatan iyiyse, olayın kendisi ilginçse o bölüm ilginç olabiliyor, kitap değil anlatan konuşuyor ki bu handikap...
Max ve Moritz, Avrupa'da çizgi romanın ilk örneği sayılır, hele Almanlar için Busch bir milli gururdur...Benim bildiğim kitap olarak ilk kez dilimize çevrildi. Epeyce eski bir iş, kitabı yaşatan içeriğinden çok tarihi değeri, bunu teslim edelim. Busch, bizim çizerlerimizi de etkilemiş bir isim... Benim hatırladığım, otuzlu yılların ortasında Burhan Belge, Cemal Nadir'in ondan etkilendiğini anlatan akıllı bir yazı yazmıştı.
İzmir Suikastı Davası, beklediğimin altında bir nitelikte çıktı, literatür eleştirisi olmayacağını tahmin ediyordum ama en azından bir döküm bekliyordum, onu dahi bulamadım. Malum, mesele önemli, İzmir Suikasti Davası, İttihatçıların tasfiyesine yarayan bir iki önemli vesileden biri. Cumhuriyeti kuran kadrolar için İttihatçılar uzun yıllar büyük bir tehdit olmuştur, Nutuk'ta uzun uzun anlatılır filan ama şöyle söyleyeyim, 1946 sonrasında demokrasiye geçerken bile parti kuracaklarından endişe edilmiştir.
Manara nin onceligi hakkinda haklisiniz.Bir moda illustratoru olsaydi bence daha iyi olurdu.Gruau , Bernard Blossac ayarinda ...
YanıtlaSilBilinmeyen Turkler antika fiyatindan satiliyor e satis sitelerinden bazilarinda.Yoksa epey ilginc
Turne anilarini da okumak isterdim.