1936 yılında Akşam gazetesi Cemal Nadir karikatürleriyle ilgili bir yarışma yapmış, tamamı yazısız karikatürler yayımlayarak, en gülünç olanını sormuş, sonra da o karikatürlerden oluşan kitapçığı katılımcı okurlara hediye etmiş...
Mizah, hele ki gazete-dergi karikatürü enikonu aktüeldir, "çarçabuk" zamana yenik düşer, hepimizin kıkırdayarak güldüğü espriler ve karikatürler, şimdiki zaman karşısında işlevsizleşir, herkese "bunun neresi komik" dedirtir. Üniversitede çalışırken, galiba en çok, geçmişte "insanlar nelere gülerdi" sorusunun cevabını aradım, bana öyle gelirdi ki, toplumların neye güldüğünü, ağladığını, öfkelendiğini anlarsak, anlamaya çalışırsak... o toplumu daha iyi sezebilir, "okuyabiliriz". O cevabı aramaktan vazgeçmiş değilim.
Yukarıdaki karikatür, o yarışmada okurların "en gülünç" seçtiği, güldüğü, gülümsediği, anladığı, hakkında konuştuğu Cemal Nadir karikatürü olmuş...
Bugünden bakarken, ister istemez ben de "bunun neresi komik" diye düşündüm elbette, insanlara ne ilginç gelmiş... Masada uyuklayan koca, güzel karısı ve onun elini öptürdüğü genç aşığı (acaba garson mu?)... Ne komik bu karikatürde? Aldatılan (uyuyan) koca mı? Bir maymun gibi eğilen, hanfendinin narin elini dudaklarını büzerek öpen genç erkek mi?
Emin değilim ama aldatılan (boynuzlanan) zengin koca insanlara komik gelmiş gibi olmalı... Bir tür intikam almış/almak ister gibiler... Orta sınıf, sosyete diye adlandırdığı kesimi yerden yere vurmaya bayılır. Gülmek, unutmayalım bir saldırıdır da...
Şunu sormalıyız: Okur kim? O okurlar, erkekler veya kadınlar, nasıl bir kültürel sermayeyle hayata bakıyorlar... Örneğin okur yazar bir aileden mi geliyorlar? Öğrenciler mi, memurlar mı... Kim bunlar da bu espri onlara komik gelmiş...
İkinci mesele, böyle bir karikatür ve espri yoktan varedilmez, "mutlaka ama mutlaka" bir espri aurasından etkilenir, beslenir ve ilham alır. Yani bu aldatma ve aldatılma esprisi, Cemal Nadir ile başlayan bir şey değildir, daha önce de gülünmüş ve alışılmış bir espridir. Yani komik derken, insanlar tiyatroda, sinemada, başka dergilerde, başka karikatürlerde bunu okumuş, konuşmuş ve gündelik dilde çeşitli gerçek hikayeleri duymuşlardır. Demem o ki, bu espri nasıl bir espri membaından çıktı ve yaşadı, kabul gördü?
Üçüncüsü, bu komik ama "yarıştığı" diğer karikatürler neydi de, nasıldı da, bu karikatür "en gülünç" bulundu diye düşünülebilir... Diğer örneklere de yer vereceğim, daha uzun düşünmek ve yazmak istiyorum.
Devam edeceğim.
Burada acaba "gülünç" kelimesinde bir anlam değişmesi/kayması'ndan bahsedebilir miyiz? Gülünç bugün de sadece "komik" anlamında değil, "soytarılık" anlamında da kullanılıyor malum. Eskiden buna ek olarak bir de "cringe" gibi bir anlamı vardı sanki, burada da o anlamda kullanılmış olabilir mi?
YanıtlaSil