![]() |
Bir
dönem —, on yıl geriye, on yıl ileriye gidebilir ama
özellikle altmışlı
yıllarda — saz
sanatçılarının, ozanların, o
günlerin deyişiyle "Aşıkların" kültür-sanat
mecralarında bir değeri
vardı. Konuşulur,
dikkate alınır,
romantik ifadelerle methedilirlerdi. Her şeyden önce ne dedikleri,
ne söyledikleri merak
edilirdi. Bugünse köy edebiyatının ve romantizminin kayboluşuyla birlikte unutuldular demek
gerekiyor.
Ne dersek diyelim, sanat üretimi ve tüketimi, metropollerde-şehirlerde serpilir
ve yaygınlaştırılır. Bir
piyasa ya da bir kanon varsa —, ki var, ilk elden üreticileri eğitimli sanatçılardır,
yani taşradan gelen, naif ve geleneksel sanatlar, bir
farkındalık yaratılarak o sanatçılar
tarafından yeniden yorumlanırlar. İstisnasız her kültür, milli kimliklerin inşa sürecinde önce arkeolojik (folklorik) kazılar
yapar ve kendine derin bir geçmiş inşa eder. Halk kültürünün keşfi ve yeniden
biçimlendirişi, türkülerin, fıkraların, bilmecelerin, oyunların ve dilin
derlenip toparlanması hep bu
dönemde (ve arayışlarda) gerçekleşir.
[Bir
köşeli parantez açayım, Eric Hobsbawm anlatır, “eski görünen ya da eski
olduklarını iddia eden geleneklerin çoğu, aslında oldukça yakın bir geçmişte
ortaya çıkmıştır; hatta bazıları düpedüz uydurmadır.” Aşık geleneği de bu “icat
edilmiş” geleneklerden biri bence ve yeniden biçimlendirilerek çağdaş
temsillere dahil edilmiş bir akım.]
Laf
uzamasın, yukarıdaki kitap, Aşık İhsani’ninİhsani'nin türkü sözlerinden oluşuyor. Kitap
olması, iç resimlerini
Turhan Selçuk'un yapması, o naif sanatın
yeniden yorumlanmasına
bir örnek. Son sayfalarda İhsani'nin bir
önceki kitabı Ağalı Dünya hakkında basında çıkan yazılardan alıntılar
yapılmış. Kimler kimler yazmış, öyle önem verilmiş ki, bugünden
bakınca insan şaşırıyor...
Gel gör ki, o günlerde, nasıl desem "köylü ve milli”" olmak itibarlı, bilinen, istenen, arzu edilen, normal
görülen bir politik eğilimdi. Solcularımız durdukları siyasi eksene göre köyü, köylüyü ve geleneksel olanı yorumluyorlardı,
kimisi "protest"
görüyor, kimi sahici bir
sekülerlik veya anaerkillik
atfediyordu...
Bugün
Taksim'de, Galata Köprüsünde saz çalıp kitaplarını satan bir ozanı ciddiye almak
kimsenin aklına gelmez, Tik tok'ta
türkülerini paylaşsa, yine bir tık ilgi yaratamaz gibi geliyor bana... Mahsuni veya
İhsani gibi aşıkları hafifsediğim
düşünülmesin, döneme özgü koşulların
"çocuklarıydılar" demek istiyorum, bugün hatırlanıyorlarsa o
yıllardan kalma romantizme çok şey
borçlular...
LC'cim bak yine az bildiğin şeylerle ilgili atıp tutuyorsun. bugünün taksim'ini ya da galata köprüsü'sünü ve de orada yaşayacak olan olası ozanına dair seyleri biraz olsun oraları bilen eden birileri yazsın çizsin bırak da. az müsaade et, bilmişlik taslama (now playing: kent ozanları (1998))
YanıtlaSilBağlamı kaçırdığınızı düşünüyorum, sanıyorum bir cümleye takılıp biraz da nahoş biçimde beni küçümsemişsiniz. Tekrar okursanız, neyi tartıştığıma dair daha sakin bir yorum yaparsınız diye umuyorum. İstanbul'u bilmek gibi derdim ve iddiam yok. Bilmiyorum ve inanın bilmediğimi bildiğim konularda yazmıyorum.
YanıtlaSil