Perşembe, Temmuz 03, 2025

Nostalji, Endorfin ve Saflık

Nostaljiyi sevmiyorum. Bu cümleyi kurduğumda çoğu insan ne dediğimi tam olarak anlamıyor, yanlış anlaşılıyorum. Nostaljiye hiç kapılmıyorum veya hiç bulaşmıyorum demiyorum. Hepimiz az ya da çok geçmişi yad ederiz, güzel ve neşe dolu hatıraları konuşur, eğleniriz. Hatırladıkça ruhumuz–bedenimiz endorfin salgılar ve mutlu oluruz. Hatırlamak, bir süreliğine bizi avutur.

Ama benim için asıl mesele, galiba diyorum, nostaljinin “sahici” sayılmasıyla ilgili. O beni huylandırıyor, insanlar inanmak istiyorlar çünkü. Bir saflık rüyasına sığınarak günü kurtarıyorlar… Ben o rüyaya kapılmamaktan yanayım.

Eskiden siyaset başkaydı, futbol güzeldi, şehir şahaneydi, insanlar latifti, İstanbul benzersizdi, edebiyat muazzamdı, gazeteler sahiciydi, ilişkiler hoş, aşklar, konuşmalar, muhabbetler, tanışmalar tatlıydı vs… iddiasına, rüyasına inanmıyorum.

Daha açık söyleyeyim: Bunları bir tür "palavra" olarak görüyorum. Ve bu palavraları sadece “yaşlılar” da tüketmiyor. Dikkatle bakarsanız, bu masalı her yaştan insan biteviye üretip duruyor. Dizilerde, reklamlarda, sosyal medyada… Sürekli aynı hikâye: Bir zamanlar her şey daha güzeldi.

Saf ve bozulmamış olan bir merhale, bir zaman aralığı veya insanlık evresi hiç olmadı. Saflık, ideolojik bir yanılsamadır, insanlar, hayat ve zaman istinasız “kirlidir.” Bir altın çağ var veya masum bir başlangıç olmadı, olamaz…


Böyle söyleyince de maksadımdan sapıyorum, açayım: Bana kalırsa iyilik dahi o kirliliğin içinden çıkar. Gerçek, temizliğin değil, farkın içinden doğar. Farkındalık olmadan bir iyilik olamaz. İnsan ilişkileri hiçbir zaman sadece dürüstlükle, sadece iyi niyetle, sadece güzellikle kurulmaz. Dostlukların içinde kıskançlık, aşklar içinde güç mücadelesi, aile tarihlerinin içinde bastırılmış öfke ve sırlar, nezaketin altında hesap, özverinin içinde çıkar olabilir. Ve bu, hayatı değersizleştirmez. Tam tersine: onu gerçek kılar.

Geçmişe güzellik atfetmek kolaydır. Çünkü artık onunla yüzleşmemiz gerekmez. Geçmiş bizi tehdit etmez, karşımıza çıkıp canımızı yakmaz. O yüzden “eski zamanlar” güvenlidir. Çünkü artık ölmüşlerdir. Ama gerçek hayat şimdidedir: kirli, çatışmalı, belirsiz ve hep eksiktir.

Bu yüzden nostaljiyi “sevmiyorum” diyorum. Çünkü o sadece geçmişi değil, bugünü de tahrif eder, bugünün adaletsizliklerini, bugünün yalanlarını örter. “Eskiden iyiydi” yalanı, bugünü değiştirme ihtimalini de elimizden alır. Bana ruhen ve fikren, kolay demiyorum, geçmişle yüzleşenler özgürleşebilirler gibi geliyor, yüceltmektense şüphe etmek, insani ve daha duyarlı bir mesafe kurabilmek anlamına geliyor…


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder