Sevdiğim bir hikayedir, anlatayım...
Yıllar önce, ilk karikatürcülerimizden birinin ailesine gidiliyor ve nezaket ölçüsünde sergi ve kitap gibi kimi etkinliklerle birlikte üstadın arşivini değeri ölçüsünde satın alma önerisi yapılıyor. Aile, öneriyi hafif hoşnutsuzluk göstererek, epeyce gurur gösterisi yaparak reddediyor, "aile mirasını" satmalarının mümkün olmadığı söyleniyor filan. Öneri sahipleri, para konuşarak aileyi üzdüklerini, yanlış da anlaşıldıklarını düşünerek buruk bir biçimde evden ayrılıyorlar.
Sonra ne oluyor, çok değil, bir yıl kadar sonra, o satılmayan miras, yüzlerce karikatür orijinali sahaflarda zuhur ediyor... Haydaa değil mi? Hani satmıyorlardı? Hem de aile, gelenek, miras... parayla ölçülemez filan dedikten sonra... O kadar laftan sonra o miras daha ucuza ve değerini bilmeyen bir eskiciye niye satıldı ki?
İlk duyduğumda çok düşünmüştüm bunu...Buna benzer çok hikaye olunca alışıyorsunuz... Yanlış anlaşılmasın, bir suçlamayla konuşmuyorum, aileler, bilenlerin, tutkunların yanında-karşısında gurur, entelektüellik, sanatseverlik, aile tarihi vs içeren bir poz yapıyorlar, gel gör ki, para bir ihtiyaç, bir şeyin paraya dönüşme ihtimali varsa o satılmayan "hatıranın" giderek bir şeye ilaç olma ihtimali beliriyor ve bir "zaman sonra" satılıyor... Bunu da kendilerini utandırmayacak birilerine yönelerek gerçekleştiriyorlar. Terekeyi satmak, kıymetbilmezlik, ihanet, paragözlüklük gibi algılandığından gizli de tutuluyor.
Yazmaya devam edeceğim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder