Cumartesi, Ocak 25, 2020

Son Okuduklarım 38


Stephen Crane'nin Canavar novellasının, çağının ilerisinde bir mesafesi, yalın ve çarpıcı bir hikayesi var. Zengin adamın  "zenci"çalışanı çıkan yangında canı pahasına evin küçük oğlunu kurtarıyor... kurtarmasına da... insan içine çıkamayacak yaralarla yaşamak zorunda kalıyor. Herkesin takdir ettiği, birbirine anlattığı kahramanlık "yaralar yüzünden" birdenbire başka bir "şeye" dönüşüyor.  Öyle ki, bu yanmış adamı görenler köşe bucak kaçar oluyor. Crane, tam bu noktada ilginç bir şey yapıyor ve kasabanın (toplumun) canavara olan bakışını-baskısını yavaş ve yoğunlaştırarak bize hissettiriyor, ailenin canavarla toplum arasında kalmasını güzel anlatıyor. Bir erkeğin "biz değil, kadınlar konuşuyor" diye lafa girdiği bölüme bayıldım. İlham verici.

Define Adasına Dönüş'ü çocuk yaşta bilseydim, mutlaka okurdum, kaçırmışım. John Silver ile Hawkins'i biraraya getiren bir devam romanı. Bir tür taklid aslına bakarsanız, hatta daha çok nostaljik demeli...Sahneler bir bir tekrarlanıyor çünkü... Tabii bu arada şunu hiç tartışmayalım, serüven edebiyatının en ünlü ve en sevimli kötü adamı Long (live!) John Silver'dır. Joker filan onun paltosundan çıkmıştır.

Genç Bir Don Juan'ın Maceraları, erotik bir novella... Reşit İmrahor çevirmiş ve ilk kez yayımlanıyor denmiş ama... bana daha önce okudum gibi geldi...Ofiste bir iki bakındım ama bulamadım, yine de aynı fikirdeyim. Anlatılansa sadece erotik değil, aile, ensest şu bu kanırtılmış...epeyce de sert bir hikaye. Herkes mutlu mesut o ayrı...Erotik hikayelerin şaşmaz bir iyimserliği vardır, o familyadan... Bu arada, romanın ismi yanıltmasın bir Don Juan tartışması ya da eleştirisi de içermiyor.

Çapkın Enişte, Sadık Şendil'in hikayelerinden derlenmiş... Simavilerin mizah dergilerinden birinde, muhtemelen LakLak'ta yazdıkları olmalı. Doğrusu, oyunlarını senaryolarını biliyordum ama hikayelerin sevimliliği, iyimserliği beni şaşırttı. Eskiden gazetelerde pazar günleri çıkan "rehavet havasında" metinler, köşe yazıları olurdu... Onların güzel örneklerindenmiş... Keşfetmiş oldum.


Hoca Nasrettin Efendi'nin Latifeleri, İngilizceden çevrilmiş, üstelik 19.Yüzyılda yayımlanmış bir kitaptan tercüme edilmiş...George Borrow, bazen oryantal bir eda ve açıklama ihtiyacıyla bazen de yanlış anlayarak Hoca'nın fıkraları derlemiş. Çeviri, bu yanlışları ayıklayan bir uğraşla yapılmış, bu sebeple metnin orijinali de verilmiş... Fıkraları bildiğimiz için bir yerden sonra nasıl tercüme edilmiş diye okumaya başlıyorsunuz...Editöryal çaba ve tercümanın (Çağatay Güler) uğraşı benim hoşuma gitti. 2007'de çıkmış, kaçırmışım.

Hannover Kasabı Haarman, gerçek bir olaydan yola çıkarak hazırlanmış bir çizgi roman. Geçen yüzyılın ünlü bir seri katilini anlatmışlar. Güzel çizilmiş, belgesel olarak hakkını vermiş bir senaryosu var. Hikaye zaten ilginçtir ama  yan karakterlerin otorite karşısındaki kıvırmaları, göz göre göre süren cinayetlerin yeknesaklığı iyi işlenmiş.

A.De Musset'in Don Juan yorumu için aldım Don Juan'in Bir Sabahı kitabını... Kitapta iki oyun var, ilkini pas geçtim, bu aralar sürekli Don Juan okuyorum. Musset'in Don Juan'ı kısacık bir oyun... Eğlenceli bir yorum öncelikle, bir konuşma partneri olarak yine bir uşağı var yanında Don Juan'ın. Yine gamsız, yine iştahlı ve coşkulu...Ve arsız...

Disney Kitabı, bol resimli albüm kitaplardan... Arşivlik denir ya...Bir kurumun tarihini, küçük teferruatlarını, birikimini, mutfağını gösteren  kitaplardan. Kitabı almasam olmazdı ama başka bir kitap olsa çoktan geri vermiştim. Çünkü takır tukur, bazen ne dediğini anlaşılmayan bir çevirisi var. Akıllara ziyan... Yazık etmişler.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder