Önce Sabri Esat'tan hoşuma giden bir alıntı yapacağım.
"Bundan kırk yıl önce Paris bulvarlarından bastonunu döndüre döndüre bir aşağı bir yukarı dolaşan boulevardier tipinin tarihe karıştığı nasıl bir hakikatsa, bizde de bugün kırk sene evvel İstanbul halkının bayıldığı gibi manda arabasıyla mesireye gitmek zevkine hasret çeken kimse kalmamıştır. Vaktiyle büyük bir sabır ve tevekkülle kabul ettiğimiz 'temiz iş altı ayda çıkar' düsturu bugün bizi çileden çıkarmaya kafi bir tembellik mazeretidir. (...) Çalışma hayatında gevşek, tenperver, fıstıki makam mizaçlı mesai arkadaşlarımızın evvelce müsamaha ile karşıladığımız bu ağır tempolarına isyan edecek raddelere geliyoruz. Bilakis, cıva gibi hareketli işlek bir kaza sahibi, çabuk karar verip iş çıkartan kimselerle birlikte çalıştığımız zaman biraz yorgunluk pahasına da olsa bizzat kendi hayat tempomuzun hızlandığını ve nihayet bu süratlenmeden keyif duyduğumuzu hissediyoruz."
Yavaşlık hakkında daha önce bir şeyler paylaşmıştım, Sabri Esat, 1951'de, artık tesadüf mü tevafuk mu, 13 Mayıs'ta, doğum günüme denk gelen bir günde yazmış bu satırları...
Osmanli nin son donem yazarlarinin romanlarinda yer aldigi kadari ile "kalemde calisan efendilerin" mesaiye devam anlayislari da ayri bir inceleme konusu olmaya deger.
YanıtlaSilGerci gunumuzde de benzeri durumlara sik rastlanir oldu.