Herkesin günü yaşadığı, ayakta kalmak için fırsatçı bir "avcı" gibi davrandığı... geçmişe nazaran sadakat ya da bağlılık gibi idealleştirilen ruh halleriyle pek de ilgilenmediği ortada aslında. Tabii bu hal, insanı daha kırılgan ve kirli de hissettiriyor, hakkı yendiğine (veya başkalarının bencilce saldırgan davrandığına) inanarak vahşileştiriyor. Hem egoist-benci hem de kolay üzülebilen nostaljik birileri görüyoruz etrafta.
Bu kadar insanın bağırması, bu denli geçmiş ve hatıra hikayesine referans verilmesi tesadüf değil. Katı olan her şey buharlaşıyor diyorduk, galiba artık bu akışkanlık sebebiyle hiçbir şey katılaşamıyor.
Maddenin hallerine ağıt.
bence içinde yetiştiğimiz toplum insanlara her halikarda bencil olamyı aşıladı. maddenin hallerinden hangisiyiz bilmiyorum ama belki de en kötü haldeyiz.
YanıtlaSilMaddenin üç halini insan yaşamına benzeştirmek güzel bir tespit:) Doğarken sıvı haldeyiz, çocukluğumuz böyle geçiyor; her ortama uyan, çevrenin şekillendirdiği, yani bulunduğu ortamın şeklini alan sıvının tanımı gibi. Hayatın çetin koşulları katılaştırıyor bizi zamanla. Hoşgörümüzü kaybediyor, kırılganlaşıyoruz. Bazılarımız çabuk kırılıyor, teslim oluyor yaşama, siniyor köşesine. Diğerler taş gibi sağlam, işte onlar her şeyi kıranlar, bozanlar, insanları, canlıları, çevreyi... Sonra gaz oluyoruz hepimiz, ruhlarımız yükseliyor semaya.
YanıtlaSilDaha sonra yağmur olup yeniden iniyoruz dünyaya. Devran döndükçe bu döngü sürüp gidiyor...