Pazar, Mart 31, 2019
Cumartesi, Mart 30, 2019
İlk ve Son (6)
+ Hayat mutlu olmak içinmiş! (Mehmet Eroğlu, Kusma
Kulübü). Önce hafif bir tebessüm yayıldı yüzüme, sonra kendimi tutamayarak
kahkahalarla gülmeye başladım (Hakan Bıçakcı, Apartman Boşluğu).
+ Venedik’ten Napoli’ye gidiyorduk, Türk gemileri
yolumuzu kesti (Orhan Pamuk, Beyaz Kale). Onca sözcükten, bu kadarı geriye
döndü... (Atilla Atalay, Sıdıka).
+ Bir oda bir salon bir de mutfaktan oluşan küçük evimin
küçük yatak odasında açtım gözlerimi. (Toprak Işık, Kız Ararken). Şarapla,
şiirle ya da erdemle, nasıl isterseniz (Gündüz Vassaf, Cehenneme Övgü).
+ Her şey, her şey o kadının yüzünden oldu (Şebnem İşigüzel,
Eski Dostum Kertenkele). “Aptal,” dedi
delikanlı, “O kadarını biz de anladık.”( Oğuz Atay, Tehlikeli Oyunlar)
+ Hayatımı satıyorum! (Alper Canıgüz, Tatlı Rüyalar) Zaman, esas onlar için,
karar veremeyenler için hızla geçip gidiyor... (Semih Kaplanoğlu, Karşılaşmalar)
Cuma, Mart 29, 2019
Perşembe, Mart 28, 2019
Anadolu Ağızlarından (21)
Lemlum etmek: Açıkça söylememek, gevelemek.
Mazarat: Yerinde duramayan yaramaz çocuk.
İrabet: Rağbet
Börttürme: Kaynatarak pişirme
Mettup: Mektup
Dangına gitmek: gülüncüne gitmek
Hızmatker: Erkek hizmetçi
Dangırdak: Kaba saba bağırarak konuşan.
Sahre: Piknik, piknik yapılan yer.
Çarşamba, Mart 27, 2019
Salı, Mart 26, 2019
Castro
Hikâyeyi iç savaş sırasında Küba’ya gelen ve orada
yaşamaya karar veren bir Alman gazeteci anlatıyor. Önce Castro’yu tanıyanlarla
konuşuyor gazeteci, sonra Kübalı olunca kendi deneyimlerini paylaşıyor. Az şey
değil, Küba’da yıllar yıllar geçiriyor, yaşlanıyor. Devrimi daima tutkuyla
sahipleniyor, savunuyor, eleştirmekten kaçınıyor demek daha doğru. Gel gör ki
bunu yaparken bize bir katılaşma manzarası da resmediyor. Devrim fikri, herkesi
heyecanlandırıp umutlandırır ama reel politika, gündelik sorunlarla maluldür,
devlet olmak, kamusal meseleleri çözmek, bürokratik işleyişi sürdürmek bambaşka
bir gündemdir. Herkesin kafasında kurduğu devrim tahayyülü hem çeşitlidir hem
de çoğunluk çıkarıyla her zaman uyumlu olmayabilir. Gazeteci, Castro’nun yanında
savaşırken tanıdığı-sevdiği devrimcilerin Castro muhaliflerine dönüşmesini içi
burkularak anlatıyor. İçlerinden biri, âşık olduğu-birlikte yaşadığı sevgilisi,
diğeri yakın arkadaşı olunca bu burkulma, bir eşik noktasına dönüşüyor. Gün
geliyor Castro’yla özdeşleştirdiği devrimi, aşkına tercih etmek zorunda
kalıyor. Sevdiği kadın Küba’yı terk ederken o kahrederek, hayıflanarak geride
kalıyor. Küba’nın global hikâyesinde bu türden bir hayal kırıklığı hep var
galiba. Che’nin bürokrasiye uyum sağlayamayıp silahlı mücadeleye geri dönmesi
de bunu anlatıyor aslında. Devrim fikri, siyaseti kadar heyecan verici değil
veya devrim, Küba’dan güzel…
Akılçelen'den çıkan Castro, anlattıkları bakımından dikkat çekici bir
çalışma. Bir eylem adamı ve siyasetçi, yaşadığımız dünyanın belki de en ilginç
kişiliği olan Castro’nun hayatını anlatmıyor sadece. Küçük zamansal sıçramalar
yapsa da kronolojik bir tutumu var. Ve evet, Castro’nun görüşleri, siyasi
manevraları, ilişkileri, Küba Devrimi anlatılıyor ama galiba alttan alta devrim
romantizmine de eleştirel yaklaşıyor. Asıl ilginçliği oradan.
Kleist çizmiş, hatırlayanlar olacaktır, Flaneur’un
yayınladığı Cash’i de çizmişti. Meraklısı, çalışmaya kaynaklık eden Volker
Skierka’nın Castro biyografisine ayrıca bakabilir (HitKitap).
Pazar, Mart 24, 2019
Cumartesi, Mart 23, 2019
Oğuz Aral'ın Ankara İzlenimleri
Cuma, Mart 22, 2019
Perşembe, Mart 21, 2019
Anadolu Ağızlarından (20)
El tutmak: Herhangi bir şeyin satışında el tutup pazarlığı
bitirmek, fiyatı üzerinde anlaşmak.
Melermek: Gözlerin heyecandan yusyuvarlak açılması.
Debil dübül: Düzensiz akan su.
Sağır gün: Rüzgarsız geçen gün.
Taygeldi: İkinci kez evlenen kadının beraberinde götürdüğü
çocuk.
Şeytan taşlaması: Yıldız kayması.
Dedikli: Israrcı, dediğim dedikli.
Sıdarasız: Kılıksız, kötü giyimli.
Çarşamba, Mart 20, 2019
İlk ve Son (5)
+ Sıradan bir kadın için sıradan bir gündü işte. (Barış Uygur, Feriköy Mezarlığı’nda Randevu) Anlatacaklarım
bitmedi lütfen uyuyup dinleniniz beyefendi. (Hatice Meryem, Beyefendi)
+ Her şeyin geçip gittiğine, yaşadıklarımızın geçmişte
kaldığına kim inandırabilir bizi? (Barış Bıçakçı, Bizim Büyük Çaresizliğimiz) Ve hiçbir şey
güzel bitmez. (Murat Menteş, Korkma
Ben Varım).
+“Hayır, bu kez başka türlü olacak.” Akif Kurtuluş, Mihman) Yavaşça
yerinden kalktı, kırmızı karanfili duvardan alıp göğsüne taktı. (Latife
Tekin, Sevgili Arsız Ölüm).
+ Pek eli sıkı biri sayılmam, niye öyle olayım ki? (Şule
Gürbüz, Coşkuyla Ölmek) “Beni anlatamadın.” Emrah Serbes, Hikâyem Paramparça)
+ “Çok basit: Ölmek ya da öldürmek! (Mehmet Eroğlu, Rojin) Ölümün
şiddetli ışığı yüzüme vuruyor. (Şebnem İşigüzel, Eski Dostum Kertenkele)
+ Bir varmış, bir yokmuş. (Gündüz Vassaf, Medeniyet,
Kültür, Sanat) Sonu güzel bitiyor. (Pınar Selek,
Yolgeçen Hanı)
Salı, Mart 19, 2019
Pazartesi, Mart 18, 2019
Tabancalar
Fallik bir sembole başvurularak bir tezat kuruluyor. Duyuyorum, böylesi sahnelerde kadının aksiyonerliği meydan okuyucu ve progressive görülebiliyor. Bana öyle gelmiyor, eril dünyaya ait bir şeyin kullanımı o amaca hizmet edemez gibi görünüyor ama her insanın mesajı algılama biçimi farklı. Elinde çiçek olsa "kadınsı" mı olacaktı veya kaslı erkekler ellerinde papatyalar tutsa "gay romantizmi" mi diyecektik...Popüler kültürün işleyişi hiçbir zaman tek biçimli ilerlemiyor.