Salı, Nisan 17, 2018

Çarpışmanın Teşhiri



İpek ve Burak, Oky’nin yazıp çizdiği bir ilişki hikâyesi, genç bir çiftin aşk, tutku ve sadakatle ilgili savrulmaları melodram kalıplarında anlatılıyor, Çarpışma adıyla da biliniyor. Dizi, az değil, on küsur yıldır yayınlanıyor, günümüz koşullarında tefrika edilen bir çizgi romanın ömür uzunluğu bile bir başarı artık. Haftalık hikâyeler, eskilerin deyişiyle tefrikalar takip edilemez oldu. O hafta başlayıp bitmeli, sürmemeli, okur illa ki ucunu kaçırıyor vs deniyor. Artık okurun ilgisini çeken o kadar çok mesele, şayia, lakırdı, anlatı ve hadise var ki diye ekleniyor…

Mizah dergileri azalan satışlarını tutabilmek için başkalaşan hikâye ve espri evrenine yetişmeye, kendilerince cevap vermeye çalışıyorlar. Büyük hikâyeleri ve iddialı yorumları daha popüler mecralara, televizyon ve sosyal medyaya bırakmış görünüyorlar. Asıl yaptıkları, kabaca televizyonda yer verilmeyen hikâyeleri televizyonun ve sosyal medyanın yapageldiğinin aksine olabildiğince yavaş anlatmak. İpek ve Burak da bunu yapıyor, melodramı olabildiğince yavaş anlatıyor. Yavaşlığı belirginleştiren birkaç unsur vardır. Çizgi romanda sahne değişmezse, diyaloglar uzarsa, kafalar çoğalırsa, genel gidişat ilerlemiyorsa o yavaşlığı hissederiz.

Oky, karakterlerini eylemle değil diyaloglarıyla tanıtmayı seven biri. Gevezelik ölçüsünde çok konuşuyor kahramanları. Sinemada konuşmayan ya da az konuşan karakterler ve onların anlatıldığı filmler seyredebilirsiniz. Buna karşın televizyon dizisinde bunu yapamazsınız, seyirci konuşan insanlara alışkındır, sessizlik ilgisini yitirmesine neden olur. Mizah dergileri de konuşkan mecralardandır. Gündelik dilin, argonun ve genç eğilimlerin izlendiği her mecra konuşkandır. Oky, televizyon kanallarının çoğaldığı, internet çağına geçildiği bir dönemde popülerleşen çizerlerden. Mizah dergilerinin uzun diyaloglara başvurduğu, büyük siyasetten uzaklaştığı, iddiasızlaşıp naifleştiği bir evrede Oky popülerleşti demek istiyorum. İpek ve Burak da o evrenin nitelikli bir ürünü. İlginç yönlere sahip, örneğin bütün hikâye çok az mekânda, evde, yatak odasında ya da salonda geçebiliyor. Çok az karakter var ve hiç birinin dış dünyayla adam akıllı bir bağı yok, komün gibi kendi aralarında yaşıyorlar. Bu karakter azlığı ve mekânsızlık –evlere kapanma hali sosyal bir tercihi yansıtıyor. Mizah dergileri, Gırgır’ın temsil ettiği anaakım değerlerin yıllardır çok uzağındalar. İpek ve Burak, metropol dışında yaşanması mümkün olmayan bir hayatı betimliyor. İkilinin kalabalıklardan uzak durması, kendilerini kıstırılmış gibi hissetmeleri, muhafazakâr ahlâkla ilgilenmemeleri okurlarına tuhaf gelmiyor elbette. Dikkat çekici bir yön daha: cep telefonları hemen her zaman hikâyenin merkezinde duruyor, karakterler ya mesaj atıyor ya uzun uzadıya konuşuyorlar. Nesi ilginç demeyin. Bütün konuşmalar ikna ve itirafa dayanıyor, kendilerini ya da başkalarını ifşa ediyorlar, bu da tanıdık değil mi? Sosyal medya bağıra çağıra sürekli bunu yapmıyor mu?

Oky, yakınlarda başka bir meseleye yoğunlaştı bana kalırsa. Sadakat gösterememe, aldatma, arzu duyma hikâyede anlatılıyordu, melodramın temel motiflerinden şüphe duyma ve sınanma sıkça kullanılıyordu, hep vardı ama Oky bu defa direksiyonu mahremle ilgili açmazlara kırdı. İleride birileri yaşadığımız dönemi anlatırken selfielerden ve sextape skandallarından, dolaşıma giren amatör cinsel ilişki kayıtlarından mutlaka söz etmek zorunda kalacak. Hiçbir dönemle kıyaslanamayacak, hiçbir kültürün dışında kalamadığı teşhirci bir zamanın içinde yaşıyoruz. İpek ve Burak, fantezilerini, partnerleri konuşuyorlar, fotoğraflar, mesajlar, kayıtlar gırla gidiyor aralarında. Oky, bunları erotizme başvurarak anlatmıyor. Hiç değinmiyor değil, derdinin o olmadığını göstererek başka bir yoğunlaşmayı işaret ediyor. Karakterleri giderek bozulan bir ilişkinin içindeler, geçmişi unutamıyor, bugünü dengeleyebilmek için eksik kapatmaya çalışıyorlar. Yalan söylüyor, kandırıyor, pişmanlık duyuyor, nedamet getiriyor, kendileri ve birbirleriyle cebelleşiyorlar.

Aşk, ayrılık, güvensizlik, kıskanma, barışma gibi okunabilecek duygu izleğini Oky farklı bir gerçekçilikle oluşturuyor. İpek ve Burak’ın arasında evliliği andıran bir bağımlılık mevcut…  Onların birliktelikleri,  ayrılıp birleşmeleri, hikâyenin dengesini-tanzimini sağlıyor. Büyük aşk, en uzun süreli aşk, birlikte büyümek gibi daha derin bir yakınlıkla her defasında birbirlerine dönüyorlar ve her defasında incinen, yıpranan bir ilişki hafızasını sürekli hissettiriyorlar birbirlerine. Çaresiz ve mutsuz gibiler. Birbirlerinden vazgeçemiyorlar ama cinsellik ve aşkla ilgili yeni birini, bir başkasını, hep yedekte tutuyorlar. Küçük yalanlar, entrikalar, ayarlamalar, sırlar okuyoruz… Yetinemiyor, doyamıyor ve duramıyorlar demek daha doğru. Hem bir aşk hikâyesi anlatıp hem de aşka inanmamak İpek ve Burak’ın ilginç çelişkisi; bu aynı zamanda dizinin gücünü, zaafiyet ve “modernliği”ni yansıtıyor. Dizinin ayrıksılığı bu karmaşık halinden çıkıyor. Bence sanılanın aksine, bunu edebiyatı da dâhil ediyorum, Türkiye’de televizyon dizileri ve gişe filmleri dışında aşk hikâyesi pek anlatılmıyor. Hele ki klişelerin dışında bir yerden, başka bir gözle hiç bakılmıyor aşka. İpek ve Burak, sadece bu bakımdan bile ilgiyi hak ediyor. 

Radikal Kitap, 9.1.2015

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder