Tatil Notları

Ayvalık tatili bitti, bilmediğim bir yer değil, iki yıl önce Cunda'ya gitmiştik, otuz beş yıl önce de aileyle Badavut'a... Hatta o kadar yıl önce yüzdüğüm koyda yeniden vakit geçirmek beni mutlu etti, bunca yılda dünyanın çirkinleştiğini evlere baka baka bir kere daha farkettim.

Tatil, Funda'nın projesiydi... İt gibi çalıştığım için hiç bir şey yapmadan sadece uyusam bile bana tatil gibi gelebilirdi... Funda, salaş yerlerde dolaşarak, fotoğraf çekerek, keşfederek tatil yapmayı sever, Tuna ve ben yapabildiğimiz kadar ona uymaya çalıştık.

İlk iki gün, şehir merkezinde, deniz kıyısında tarihi bir Rum evinde kaldık. Kapısında, duvarında "burası pansiyon değildir" yazan bir pansiyonda...Seksen küsur yaşında tuhaf bir sahibi vardı, ev güzel ama eprimiş ve dökülüyordu, başka bir yere geçtik. Daha yeni, temiz ve serin bir eve...Hepi topu bir hafta tatil zaten...

Ayvalık ilginç bir yer. Kadınların rahat edeceği, erkeklerin öküz gibi, yiyecek gibi sağa sola bakmadığı yerlerden... Öte yandan çarşıda esnaf haftayı İstiklal Marşıyla açıp kapatıyor, inanılır gibi gelmiyor ama öyleler. Ramazan olduğunu farketmiyorsunuz, o da ilginç...

Buralarda iyi çay içemiyorsunuz, damak zevkleri farklı. Çayın içine mutlaka bir şey katıyorlar. Ahali Sakız'dam Midilli'den göçtüğü için her şeye sakız ya da karanfil benzeri bir şeyler katıyorlar demek daha doğru. Hamur işinden ya da tatlıdan anladıklarını söyleyemem. Kemalpaşa tatlısının içine bile karanfil atmışlar, yuh diyorsunuz. Lor peynirinden bir tatlıları var, içindeki reçel olmasa yenecek gibi değil...

Oralarda yenecek şey zeytinyağlılar, Allah için güzel yapıyorlar. Kabakçiçeğinden dolma yapmak şahane fikir. Benim gibi domates tutkunuysanız, bu kadar güzel domates yetişen bir yerde yaşamalısınız.

Her yerden moblet sesi geliyor, vın vın... biz oradayken her gün bir kaza oldu ki yollar tenha, şehir tenhaydı. Konuştuğum insanlarda ölenlerle ilgili zerre acıma hissi yoktu. Sürat yaparsan olacağı bu, beter olsunlar filan konuşmaları...

Her yerde Sezen Aksu şarkısı çalıyor, önce tesadüf sanmıştım, sonra baktım ki değil, öyle ya da böyle duyuyorsunuz sesini kadının. Demek ki Egeliler, hepten silmemişler Sezen'i, Ulusalcılık bir yana Sezen bir yana diyen yerler de varmış...

Sesleri dinlemeyi severim, hitapları, şiveleri, vurguları... Argoyu... Çok küfür duymadım ama dilime dolanan ifadeler oldu. Mesela Kıbırıslılar söylerdi: "N'apan?" (Ne yapıyorsun? Nasılsın?) karşıdaki de cevap verirdi: "N'apam". Burada da duydum bunu. Halk otobüslerindeki muavinler, şöföre "Devam et" derler ya, burada "Çalış! Durma!" diyorlar. İlk duyduğumda çok heyecanlandım. Yine bir dolmuşçudan duydum, telefonda arkadaşıyla mavra yapıyordu: " Süründüreyim mi? Berduş edeyim mi?". Tatil boyunca dilimden düşmedi.

Her yerde tatilcilerden söz edilir, galiba epeydir siteciler diye bir güruhtan söz etmek mümkün. Salı günleri Sarımsaklı'da pazar varmış, pazardan dönen siteci teyzeler ve amcalara yakalandık, acayipti. Otobüse doluştular, torbaları, pazar arabaları, gürültüleri, sabırsızlıkları, tansiyonları, kan değerleri inanılmazdı. Oy evim güzel evim diye mırıldanırken yakaladım kendimi.

Badavut, denize girilecek en güzel yer. Su buz gibi, enfes...

Kaz Dağlarına mutlaka gitmek lazım, tek diyeceğim bu...Hasan Boğuldu'ya gittik mesela, Piknikçiler, mangalcılar Hasan yaşasıydı dumanda boğulurdu dedirtiyorlar filan ama insan oralarda yaşamalı, hiç olmazsa, serin bir zamanda o yeşillikte kendini dinlemeli. Lan yalansın dünya! Milli Park ilan edildiğinden bölgedeki köylülerin geliri çok düşmüş, bir yandan biliyorsunuz altın çıkarmak istiyorlar, diğer yandan HES'ler filan zordalar...

İşte buna bayıldım, dolmuşçular besliyormuş, uzun zamandır böyle güzel güvercin görmemiştim. Bilenler bilir, Kuşçular hafif kırıktır, "maşallah" diyerek baktım kuşlara, hoşlarına gitti, iki lakırdı çevirdik ayak üstü.

Bu kafese Cunda'da rastladık... İsimler hoş, eğlenceli, kıkır kıkır...

Fotoğraflar Funda'dan...