Cumhuriyet tarihinde partiler arası gerilimin arttığı ya
da artmış gibi gösterildiği çok olmuştur. Siyasi çatışmalar sonucu insanların
öldüğü, yaralandığı ya da sakat kaldığı da olmuştur.
Parti liderleri ya da onların alt kadroları, ölen
insanları ihtirasla mukayese ederek kimilerini telef sayar, kimilerini de şehit
mertebesine taşır. Bir sürü insan yalandan da olsa ölene rahmet okuyup ama diye
başlayan cümlelerle asıl fikirlerini söyler ve karşı tarafı cenazelerine üzülmemekle
suçlarlar.
Geçtiğimiz hafta iki genç insan öldü, biri askerden yeni
dönmüş, inandığı düşünceleri uğruna kavgaya girmiş, öldürülmüş... Diğeri polisin
attığı gaz kapsülüyle başından vurulmuş, aylarca kaldığı komadan çıkamamış ve
ölmüş, öldürülmüş...İkisi de yok yere ölmüşler...
Hepimiz biliriz, cenaze evi diye bir şey vardır, taziyeye
gidilir, teskin edici sözler söylenir, dualar okunur, geride kalanlara metanet
dilenir. İnsanlar birbirlerini dinlerler. İnsanlar, cenaze evine, yaslı aileye neden
anlayışla, huşuyla yaklaşır? Hangi dinden ve hangi inanıştan olursa olsun
insanlar bilir ki o evde gözyaşı ve hüzün vardır. Bazen öfke olur, olmaz değil,
insanlar hep birini suçlama eğiliminde olduğu için hayırsız evlada, gamsız bir
kocaya ya da doktor hatasına takabilirler. Dinleyenler, sükunetle o
kahırlanmayı dindirmeye, sakinleştirmeye çalışırlar. Bilirler ki yakınlarını
kaybetmekten dolayı mutsuzdur o insanlar... O evin sessizliğe ihtiyacı vardır,
onu sağlamaya çalışırlar. Ölüm ağırdır, başka bir hayat başlayacaktır...
Cumhuriyet tarihi diye başladım, sahiden bir benzeri yok,
gelmiş geçmiş hiç bir siyasetçi, cenazesi yeni defnedilmiş birini, 14 yaşında komaya girmiş ve ölmüş bir çocuğu düşmanlaştırmadı,
hele acılı annesini kalabalığa yuhalattırmadı.
Bu memlekette insanlar, cenaze evini bilirler, velev ki
öfkeli sözler sarfedilmiştir, gözardı etmesini bilirler. İnsanlık, dindarlık,
okullar, gelenek, ahlak, dedelerimiz, ninelerimiz bize bunu öğretir. İnsanın
çocuğunu kaybetmesi kadar büyük bir başka acı bilmiyorum. Anlayış, sabır,
metanet göstermemiz gerekir.
Dünyada hiç bir seçim, hiç bir seçim konuşması bundan
daha önemli olamaz.
Dünyada hiç bir dindar, hiç bir okur yazar, hiç bir baba
bana bu yapılanı açıklayamaz.
Başbakan, kendisine rakip olan bir başka parti liderini
çocuğu olmamakla eleştirmiş, alay etmişti. Benzer bir şeydi. O zaman da
şaşırmıştım. Vicdanı olan bir insan nasıl bununla alay edebilir. Balzac'ın da
çocuğu yoktur ama Goriot Baba'yı yazmıştır. Hangi baba, Goriot Baba kadar uzun
yaşayabilmiş ve sevilmiştir ki...Hangimiz?
Demek ki parti lideri, bakan, başbakan olmak, baba olmak
önemli değilmiş...Vicdanımızın olması gerekiyor...Ölenle alay edilmez, acıya
gülünmez, yaralar bile bile kanırtılmaz. Bizi, biz yapan vicdanımızdır, seçim
zaferlerimiz değil...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder