Pazar, Temmuz 01, 2012

İlk Yerli Çizgi Film Denemesi

Yukarıdaki fotoğrafın yer aldığı gazete haberini alıntıyalım önce. "Haber aldığımıza göre Güzel Sanatlar Akademisi talebelerinden Ali Ferruh Durukan, Adnan Çoker ve Orhan Dağ, Walt Disney’in Miki Fare filmleri gibi resimlerin hareketleri ile bir film çevirmeğe muvaffak olmuşlardır. Üç dakikalık ilk tecrübe filmi bugünlerde hususi olarak gösterilecektir. Genç talebelere hocaları Prof. Vedat Ar yardım etmektedir. İlk büyük film fabrikatör Eflatun Nuri’nin yardımı ile bugünlerde hazırlanmaya başlanacaktır (Vatan, 4.4.1947)."  2006 yılında, Koloni blog sayfasında ben bu haberi bir kez daha alıntılamıştım. Bir yıl kadar sonra haberde ismi geçen Ali Ferruh Durukan'ın kızı olan Bilge Gezer bizimle irtibata geçmişti. Konuyla ilgili kendisinden bilgi istemiş, babasından o günleri yazmasını rica etmiştim. O yıllarda yayınladığımız Serüven dergisinde bu yazıyı kullanmak istiyorduk. Ali Ferruh bizi kırmayarak gerçekten de o günleri anlatan bir yazı yazdı. Öte yandan yazı çok kısaydı, görsellerle kullanabileceğimizi düşündüm. Ama ne oldu bilemiyorum, bütün çabalarıma rağmen irtibatımız koptu. Yazıyı çeşitli fotoğraflarla, o günleri anlatan, en azından ismi geçen insanları gösteren resimlerle sunamayınca yayınlayamadık. Ali Ferruh Bey'in o günleri anlatan yazısını aşağıya alıntılıyorum: 
1947 senesinde Devlet Güzel Sanatlar Akademisi'nde (M.S.Ü) okurken ben ve arkadaşlarım Adnan Çoker, Orhan Dağ (sonra Dar olarak değiştirdi) çizgi filmlere çok meraklıydık. Nerede oynasa kaçırmamaya çalışır, bir yandan da hakkında bulabildiğimiz kitapları okuyarak yapım tekniklerini öğrenmeye uğraşırdık. Çizgi filmi yapabilmek için öncelikle filim makinesine ihtiyaç olduğundan İpek Film Stüdyosuna giderek bize yardımcı olup olamayacaklarını sorduk. Ücreti mukabilinde yapabileceklerini söylediler, biz öğrenci olduğumuz için maddi imkânlarımız kısıtlıydı, şansımızı Ses Film Stüdyosunda denedik.  O sırada Bomonti de bulunan Ses Film Stüdyosuna gittiğimizde içerde filim çekimi vardı, bizi görünce pek sevindiler, zira bazı sahnelerde değişiklik yapılması gerekiyormuş ve bizden acele olarak dekorlara yardımcı olmamızı rica ettiler; biz de hevesle 3-4 metrelik bir Haliç manzarasını toprak boyalarla alelacele yapıverdik. Film makinesi işine gelince, bizi bir kenardan izleyen ve Akademide seramik bölümünde hoca olan Vedat Ar söze karıştı, Almanya’dan bizim işimize yarayacak bir filim makinesi getirmiş olduğunu müjdeledi.  Makineyi bulduktan sonra, ilk çizgi filmi oluşturma aşamasına gelmiştik. Konuyu beraberce kararlaştırdık: Zeybek Oyunu: Hem bizden, hem de hareketlerin güzel ifade edilebileceği bir konu olarak gözüktü bize. Zeybek oyunun figürlerini öğrenmek üzere Eminönü Halk Eğitim Derneğine gittik. Orada folklorcu bir hanım bize bütün figürleri bıkıp usanmadan teker teker gösterdi, biz de krokilerini yaptık. Bu hazırlıklardan sonra detaylı çizimlerin yapılmasına sıra geldi. Malzeme yokluğu başlı başına bir problemdi. Seluloit filim olmadığı için aydinger kâğıt kullanıyor, çini mürekkebi ile yapılan çizimlerin içini fon olarak beyaz ayakkabı boyası ile dolduruyorduk, elimizde başka bir malzeme mevcut değildi.  Biz bu çalışmaları yaparken Vedat Ar başka öğrencileri de etrafımızda topladı ve onların da bizim kullandığımız teknikleri öğrenmelerini istedi. Gelip gidenler arasında sonraları çok tanınan karikatürist Eflatun Nuri de vardı. Sonunda 3 dakikalık siyah beyaz bir çizgi filim yapmayı başardık, gazetelerde bahsedildi. Bu arada derslerimizi biraz aksatmıştık, hocamız Zeki Kocamemi “sizi gidi animalciler sizi” diye bize takılırdı. Derken araya yaz tatili girdi, Vedat Hoca’nın filim işine devam ettiğinden bizim Zeybekleri Tariş'in reklâm filmi olarak görünce haberimiz oldu. Hocamıza biraz sitem ettik, sonra herkes kendi yoluna gitti. 60 yıl öncesinden birkaç filim karesi, gazete kupürleri ve anılar kaldı geriye.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder