Cumartesi, Nisan 18, 2009

Kuşkucu ve Özgürlükçü Bir Göçmen: Enki Bilal


[...] Bilal’in dünyasına aşinaysanız nasıl bir gelecekten geçtiğini, dün-bugün-yarın hattını nasıl istiflediğini bilirsiniz. Bilal’in geleceği derme çatmadır, kirlidir, salaştır. Sayfaları koksaydı eğer çöp ve rutubet kokardı. Anaakım bilim kurgunun hijyenik mekanlarına, iyi hesaplanmış şehir planlarına karşı duran, ters-yüz edici bir yorumdur Bilal’inki. Petrograd, Harlem, Paris, Cezayir ve belki İstanbul karışımı bir şehir gösterir bize. Kamerası sokağa indiğinde hep kirlilikle karşılaşırız, her yer eprimiştir, binaların sıvaları dökülmüş, boyaları matlaşmış, eskimiştir, üstelik etraftaki insanlar nedeniyle tekinsizdir. Berlin Duvarı’nın yıkılmasından sonra geleceğe ilişkin karamsarlığının derinleştiği görülebiliyor. 1980 yılında çıkan La Foire aux immortels’in faşist valisinin adı Choublanc, Fransızca kaybeden anlamında. Hikâyenin sonunda ne olacağını ta baştan haber veren bir klişe isim. Oysa sonraki albümlerde, iyiler ve kötülerin başkalaştığını, geçmişten çok daha farklı olarak ayrıştırılamaz bir hal aldığını anlatmak istiyor: “Dünya iki kampa ayrılmışken her şey çok basit hatta yalındı. Bizim taraf iyi karşı taraf şeytandı. Düşmanın nerede olduğunu biliyorduk. Bizim yetiştiğimiz dünya böyle bir yerdi. Onun içerisinde şekillendik. Sonra, ansızın, her şey çöküverdi. Değişim öylesine ani ve hızlı oldu ki farkına bile varamadık. Zihinlerimiz böylesi bir değişime hazır değildi.” Kaotik değişimlerin bellek yitimine neden olduğuna inanıyor ve ilerlemeyle ilgili iyimserliği olmadığı için kendisini çok etkileyen Bosna savaşını örneğin şöyle değerlendiriyor: “Neredeyse [her şey] bir on dokuzuncu yüzyıl savaşını andırıyordu. Son derece modası geçmiş bir savaştı. Zaten savaşın çıkmasına neden olanlar da ‘modası geçmiş’ insanlardı.” [...]

Enki Bilal İstanbul'da Sergisi (28 Mart- 2 Mayıs 2009) için yayınlanan katalog (YKY, 2009) için yazılan yazıdan bölüm.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder