Cuma, Mart 03, 2006

Cumhuriyet Folkloru: Hababam Sınıfı....

(...) Vakti zamanında Arzu Film tarafından üretilen Hababam Sınıfı seriyali, gerçekten bir klasik sayılabilir mi? Bu soru olumlu ve olumsuz anlamda cevaplanabilir. Gerek sinematografik yapısı, gerekse Rıfat Ilgaz’ın aynı adlı öykü dizisindeki mizahi düzeyle kıyaslanınca, seriyali klasik saymak aslında iddialı olacaktır. En azından yerli güldürü sinemasına ve mizah yazınına haksızlıktır bu.

Yukarıdaki satırlara duygusal olarak karşı çıkanların sayısı, onaylayanlarınkinden muhtemelen fazladır. Hababam Sınıfı, neredeyse bir yıl vizyonda kalmış, TRT gösterimleri yıllarca konuşulmuş, özel televizyonlarda yüksek rating oranlarıyla defalarca oynamış bir film. Peşi sıra çekilen devam filmleri, ilki kadar olmasa da benzer bir başarıya ulaşmış. Şöyle de söylenebilir: Seriyali, en az üç kuşak izlemiştir; beğeninin azalıp çoğaldığı olmuştur ama aslolan “hâlâ yaşadığı”dır. Türk sinemasında bu düzeyde ilgi görmüş, bu kadar uzun yaşamış bir başka film (ve seriyal) yoktur. Bütün bu gerekçeleri sıraladıktan sonra, onu bir Türk sineması klasiği saymamak haksızlık olur.

Filmi konuşulur kılan, bana göre sadece filmin özellikleri değil. Hemen herkesin benzer bir “Hababam Sınıfı” tecrübesi yaşamış olması, kendinden parçalar bulması da değil. Onu “klasik” saydıran en temel etken, memleketin kolektif hafızasında yer etmiş olması.

Özellikle doksanlı yıllardan sonra, daha önce alışık olmadığımız bir yaşam sürati içinde ve deyim yerindeyse imge bombardımanı altındayız. Hemen her şey hızla anı oluyor. Üç gün önce dinlediğimiz bir şarkıyı, gülmekten katıldığımız bir oyuncuyu, tartışma programlarında gördüğümüz bir yazarı, olağanüstü bir olayı, durumu ya da bir savaşı çabucak unutuyoruz. Sanki üç gün önce değil de, yıllarca önce görmüş ve yaşamış gibi bakıyoruz onlara. Bu kadar nostalji, bu denli geçmişe özlem boşuna değil… En iyi hatırladıklarımız binanın temelindekiler. Cumhuriyet tarihi ise dil değişimi nedeniyle, oldukça kıt bir hafızaya sahip. Latin alfabesine geçildiği 1928 öncesini okumak ve öğrenmek uzmanlık gerektiriyor. Geriye kalan ise hepi topu 75 yıllık bir dönem.

Klasik dediğimiz ve hatırladığımız, bu 75 yıllık dönemden çıkıyor. Hababam Sınıfı da bu dar hafızadan ilk akla gelen parçalardan biri. En az üç kuşağın güldüğü bir seriyal sonuçta. Çoğu insan bu filmlere bakarken çocukluğunu hatırlıyor, eski ve güzel günlerini sevgiyle anıyor. Hababam Sınıfı’nın komik olup olmaması, filmin Rıfat Ilgaz’ın yazdıklarından kopuk olması seyirciyi bugün pek ilgilendirmiyor. Sahneleri tek tek anlatanlar geçmişlerini, kısa pantolonlu çocukluklarını yadediyorlar. Hababam Sınıfı, Metin Oktay; Onuncu yıl marşı; Gırgır Dergisi; Türkan Şoray gibi bu ülkenin kolektif hafızasının, Cumhuriyet folklorunun önemli bir parçası. Türkan Şoray, beyazperdede göründüğü andan bugüne, her devrin kadını olmayı başarmış bir oyuncu. Buğulu gözleri, ıslak dudakları, dantel modellerine ilham veren uzun kirpikleri ve masum bakışlarıyla kuşaktan kuşağa aktarılan bir ikon. Onuncu Yıl Marşı, gurur ve keder günlerinde, milli maçlarda, linç girişimlerinde akla gelen cumhuriyet amentüsü. Metin Oktay, yıldız olduğu yıllarda henüz doğmamış delikanlılarda ismiyle yaşayan bir futbol efsanesi. Gırgır, dünyanın en çok satan üçüncü mizah dergisi olduğu söylencesiyle gururlanılan bir milli değer. Kuşakları – anababa ile evladı – bir araya getiren ve bir araya gelirken, onların da üzerinde uzlaştıkları folklorik malzemeler bunlar. Birçok olay, durum, isim ve gelişmeden sıyrılarak hatırda kalmalarının nedeni de bu.

[17 Ocak 2004, Milliyet Popüler Kültür]

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder