Perşembe, Mart 09, 2006

Alacakaranlık’ta Bir Deli Yürek

Alacakaranlık dizisini seyretmiş olabilirsiniz. Bir süredir polisiyeye merak saran Uğur Yücel ile Deli Yürek’in yıldızı Kenan İmirzalioğlu birlikte oynuyorlar. Bu deneme, Yücel için yeni değil ama İmirzalioğlu, Osman Sınav ekolünün dışına ilk kez çıkıyor. Deli Yürek izleyicilerini peşine takarak elbette…

Televizyon dizilerinin tarihi yazılmış olsaydı eğer, son on yılın bolluğu içinde mutlaka konuşulması gereken ürünlerden biri Deli Yürek olurdu. Öte yandan, Süper Baba, Bir Demet Tiyatro, İkinci Bahar gibi, okuyup yazanların hakkında konuştuğu, deyim yerindeyse entelektüel ilgi bulan dizilerden değildi Deli Yürek. Vakt-i zamanında neye denk düşerek popüler olduğunu sorgulayanlar, diziyi maşist, mafyözi, devlet yanlısı ve temelde sağ tandanslı bularak eleştirmişlerdi. En azından “ailemizin dizisi” sayılmadı, hakkında romantik ifadelerle yüklü mükemmellik iddialarında bulunulmadı. Yanlış anlaşılmasın, dizi hakkında yazılanlar bütünüyle yersizdi demek istemiyorum. Öncelikle dizi aksiyon-serüven türünün bildik temalarını kullanıyordu, ilginç olan iyi-kötü karşıtlığında devletin temsilcilerinin pek temiz olmadıklarının anlatılmasıydı. Rahatlıkla şu söylenebilirdi örneğin: Devlet, yerli televizyon dizilerinin tarihinde hiçbir zaman Deli Yürek’te olduğu kadar eleştirilmedi. Sağ tandanslı sayılan bir dizinin bu yönünün görülmemesini, yukarıda belirtildiği gibi, kalem ehlince seyredilmemesine bağlamalı. Seksen sonrasında devlete karşı hayal kırıklığı yaşayan ülkücü kesimden birisinin senaryosuydu Deli Yürek. Çoğu dizide numunelik olarak tipleştirilen “eski devrimciler”in aksine, namuslu ülkücüleri vardı. Politik gündeme göndermeler yapmakla birlikte, kahramanların hiçbirisi doğrudan siyasi nitelikte konuşmalar yapmıyorlardı. Aksiyon türü, vulgarize edilmiş birkaç istisna dışında, bunu pek yapmaz zaten. Vatanseverlik; politika ve politikacıların, maddiyatın, kariyerin, kişisel çıkarların daima üzerinde tutulur. Diziyle büyük popülarite yakalayan, giyimi kuşamıyla özellikle taşrada bir moda yaratan İmirzalioğlu’nun gazetecilere verdiği siyasi nitelikte demeçlere bakarsanız, aynı hassasiyeti görebilirsiniz.

Dizi, düşük bütçeli başlamıştı. Birkaç yeni manken ve geri planda tanınmamış tiyatrocular. İmirzalioğlu, oynayarak geliştirdi kendini. Her hafta oynamak, role kendini vermek, sürekli çalışmak ister istemez geliştirir oyunculuğu. Yeşilçam’ın Beyazcam’a taşındığı ortada. Sinema magazini dergilerinin açtığı yarışmalarla sinemaya giren oyuncuların yerini mankenler aldı. İmirzalioğlu da bir mankenlik yarışması marifetiyle göze batmış, role o vesileyle seçilmişti. Ancak, dizinin başarısı nedeniyle anlaşılıyor ki, tipik bir manken değil. Büyük şehirli değil her şeyden önce, bir “ortaanadolulu”. Gündüzlerin kısa ve yorucu olduğu, kahvehaneyle tarla arasında yaşanılan, Allah’a verdiği nimetler için çokça şükredilen, Türklerin daha çok Türk, diğerlerinin daha çok diğerleri olduğu bir yörenin çocuğu. İlk gençliğinde, büyük şehir, tarlalar arasında kıvrılarak uzayan yoluyla epey uzakta duruyormuş. Tüm yaşıtları gibi, o uzaklığı bir iki yoklamış aşabilmek için. Gerçi onlardan farklı bir yol denemiş, manken olabileceğini söyleyen sayısız insanı dinlemiş ve erkek güzelliğini taçlandıran bir süreç yaşamış. Bir başka deyişle, canlandırdığı dar gelirli araba tamircisi, kenar mahalle delikanlısı Yusuf Miroğlu tiplemesine o denli yabancı değildi demek istiyorum.

Ayrıca, Deli Yürek bir aksiyon dizisi olarak görülse de, bir aşk hikayesi üzerine kuruluydu. Ağır bir romantizm kullanılıyor, Miroğlu, aksiyondan çok aşkı ile “misyonu” arasında kalan bir romans kahramanı olarak sunuluyordu. Kenan İmirzalioğlu’nun yüz çekimleri ve tebessümü sıkça gösterilen fotoğraflardandı. Eskiden Yeşilçam yıldızlarının kartpostalları olurdu. Bayram tebriklerinin seyrekleşmesi nedeniyle birkaç matbaa dışında üretim yapılmıyor artık. Ama taşrada Deli Yürek kartpostalları ve afişleri halen satılıyor. Türkücü ve arabeskçilerin dışında resimleri basılan istisna bir isim İmirzalioğlu. Dizinin sözlü kültürden ve dini mesellerden beslenen diyalogları post-it yapılıyor. Müziklerinden oluşan, bir dönemin çok satar kasetleri “korsan tezgahlarında” hâlâ bulunabiliyor. Çoğu küçük şehirlerde yaşayan fanlar tarafından hazırlanmış web sayfaları var. Askerliğini söz konusu dönemlerde yapmış olanlar, uzun dönem erlerin Miroğlu’na şaşırtıcı ilgisini gözlemlemişlerdir.

Dizinin neden popüler olduğu sorusunun cevabı çok açık değil. Kolaylıkla söylenebilecek olan, beyazcamda varolmayan yerli bir “kahraman” ihtiyacına denk düşmüş olmasıdır. Sonuçta, Köroğlu benzeri epik özellikler taşıyan, Ferhat ile Şirin gibi bir aşk hikayesi içeren, dış mihraklar ve derin devlet gibi esrarengiz komplo teorilerini “inanarak” kullanan, başarılı yan tiplemeleri ve kötü adamlarının dışında, sürpriz bir jön de yaratan dizi, sokağı ve takvimi yakalamayı başarmıştı. Miroğlu, oruç tutan ama “dindar” olmayan, neredeyse ilk televizyon kahramanıydı.

Kenan İmirzalioğlu, oyunculuğu açısından yeni bir denemenin arifesinde. Eskiye göre daha alafranga, hatta Amerikanvari bir çalışmanın içinde. Sevdiği kızın elini tutarken kızaran delikanlı rolünün geride kaldığı ortada.

[Bir Miroğlu yazısı daha, 11 Şubat 2004 Milliyet, Popüler Kültür]

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder