![]() |
Sadece hoşuma gittiği için almadım. Nadir Kitap’ın
olmadığı zamanlarda, İstanbul’a her gelişimde mutlaka uğradığım yerlerden
biriydi burası. Yirmili yaşlarımın başında, sıcak bir yaz günü; kendimi çok
çaresiz hissettiğim bir dönemdi. Orada öylece oturup o “manzaraya”, kitaplara,
gölgelerin yer değiştirişine, ağır ağır dolaşan insanlara, zamanın yavaş
akışına uzun uzun bakmıştım.
İnsanın her üzüntüsü zamana yeniliyor. Ne kadar büyük
olursa olsun, gücünü kaybediyor. Elbette bir tortusu kalıyor; biz de konuşa
konuşa, yaza yaza onu bir klişeye dönüştürüyoruz. O yıllarda “yazarak yaşamak”
benim için gerçekleşmesi güç bir dua gibiydi.
Önümdeki tek gerçek ihtimal, beyaz yakalı bir işe girip
hayata karışmaktı. Kendimden, yeteneğimden, kapasitemden şüphe duyuyordum. “İyi
değilsin, vasatsın, senden çok var” denilmesinden korktuğum için yüzleşmeyi
erteliyordum. Üniversite bitmek üzereydi ve yazmak, çocukluktan kalma bir inat
gibi geride kalacak sanıyordum. Durup durup içleniyordum.
Sahaflar Çarşısı’nda tek başıma, cebimde çay ve simit
parasından fazlası yokken, ne yapacağımı düşünmüşüm. Yıllar sonra bu gravürü
elime aldığımda, sanki resme bakan ressam değil de benmişim gibi geldi. Belki
de gravürü değil, o günkü hâlimin hayali sıkıntısını satın aldım. Kaybolacağını
sandığım yarım nefesi…
![]() |
| Çarşı V1, by LeCe |
![]() |
| Çarşı V2, by LeCe |
![]() |




Hiç yorum yok:
Yorum Gönder