![]() |
Yazarken, çizerken öğrenirsiniz; öğrenirken ararsınız,
bulmaya çalışır, yalpalarsınız. “Eskiz” tam da bu sürecin kendisidir aslında.
Bedri, eskizlerinde o güzel kadını aramış, bence bulamamış, hep aramış çünkü...
Zaman zaman paylaşıyorum; Faruk Alpkurt’un terekesi
birkaç yıldır müzayedelerde satılıyor. Oradan bir “Zenne” çizimi aldım.
Alpkurt’un tarzı değildir aslında, portre dışına pek çıkmazdı. Belki de bu
yüzden ilgimi çekti.
![]() |
Zenne, malum, kadın kılığına girip dans eden erkekler
için kullanılan bir ad. Geleneksel muhafazakâr çevreler, Karagöz’deki tüm kadın
figürlerin zenne olduğunu öne sürer ama tarihsel kayıtlar pek öyle söylemiyor.
Her dönemin “normal”i başka. Bugünün değerleriyle geçmişi
yeniden yargılamak boşuna geliyor bana.
Alpkurt’un Zenne’si, seküler modernleşmenin gözünden
çizilmiş bir figür gibi duruyor. Biraz abartayım: 1950’lerde şehirli orta sınıf
bir kadını nasıl resmediyorlarsa, o kadar yakın bir estetikte. En azından bana
öyle geldi.
Semih Balcıoğlu’nun terekesinden Orhan Veli’nin Nasrettin
Hoca kitabı geçti elime. Beni hüzünlendirdiği için paylaşmak istedim. Balcıoğlu
henüz 22 yaşındayken, büyük bir hevesle kitabın başına imzasını atmış, satın
aldığı tarihi not etmiş.
![]() |
Genç bir karikatürcü, yerel mizahın temel figürünü,
çağının “dahi” şairinden okumak istemiş belli ki. Merak etmiş, okumuş, belki de
kendi karikatür dünyasında bir tat aramış.
“Hazin” dedim çünkü on ay sonra Orhan Veli absürt bir
biçimde ölecek. Kitabın satın alma tarihini görünce ister istemez bunu
düşündüm. Dahası, kitap neredeyse 75 yıl boyunca saklanmış, sonra sahaf
tezgâhına düşmüş.
Bir gençliğin hevesiyle bir ölümün gölgesi arasında duran
sessiz bir hatıra gibi.
![]() |




Merhabalar.
YanıtlaSilYaşım itibarıyla Bedri Koraman'ın çizimlerine aşinayım.
Ama sanatçı olarak bir "womanizer" olduğu hiç aklıma gelmemişti.
Selam ve saygılarımla.