![]() |
Mazhar Fuat, ardından Özkan’ın katılımıyla MFÖ’ye dönüşen
grup, şöhreti geç yakalayanlardan… Yanlış hatırlamıyorsam kırklı yaşlarında
geniş kitlelere ulaşmışlardı. Ne yaptığını bilen, akıllı sözlerle dolu, tutarlı
bir müzik anlayışıyla yıllardır varlıklarını sürdürdüler.
Ele Güne Karşı ile büyümüş biri olarak, kırk yıldır beyefendileri
izliyor, kimi şarkılarını hâlâ ezbere söylüyorum. Bu yeni albümü, sadece “arkeolojik
bir keşif” olarak değil, müzikal bir hikâyenin eksik halkası olarak dinledim. Yorumları
okuyunca da ister istemez şunları düşündüm: Bu şarkılar o dönemde
yayımlanabilseydi, Mazhar Fuat daha genç yaşlarda farklı bir ses ve ritim
yakalayabilir miydi? Gerçekten de müzik tarihimizin seyri değişir miydi?
Ben öyle düşünmüyorum. Çünkü o dönemin plak şirketleri, “İngilizce
söyleyen Türk”ün satmayacağını çok iyi bilirdi. Kaldı ki bu şarkılar, bana daha
çok arayış ve taklit evrelerinin ürünleri gibi geldi. O kayıtların içinde, “onların
sesini” bir türlü duyamadım hatta. Bir yabancı müzik prodüktörü dinlese, bu şarkıların
Türkiye’de değil, kendi ülkesinde üretildiğini zannederdi. O kadar güçlü bir
dönem duygusu, o kadar yerinde bir öykünme, başarılı bir duygudaşlık ve
zamanelik taşıyor ki...
Seyir
değiştirici şarkılar olduğunu düşünmeyi, heyecanla karşılamayı, romantik bir
hüzün duymayı anlamıyor değilim...Bu şarkıları “kaybedilmiş fırsat” olarak
değil, Mazhar Fuat’ın taklitle başlayıp evrenselden diyelim yerelleşmeye varan müzikal yolculuğunun
ilk enerjik durakları olarak görmek gerekiyor. Bu haliyle albüm, hem arkeolojik
bir belge hem de olgunlaşmanın güzel bir hatırlatıcısı...

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder