Cumartesi, Nisan 13, 2024

Kahrolsun Rakı!

Kırklı yılların sonunda başta rakı olmak üzere içki fiyatlarında indirim yapılıyor. Bu indirim, müdavimlerini mutlu etse de tepkilerle karşılaşıyor ve gazetelerde bir tartışma yaratıyor, siyaseten romantikler ve seçkinci muhafazakarlar diyelim, İstanbul'daki suç oranının artmasını rakının ucuzlamasına bağlıyor, günü kurtaran gazeteci yazıları yazıyorlar. 

Kitap, o yazılardan yapılmış bir derleme: uzun adıyla "Rakı fiatlarının indirilmesi karşısında Memleket Aydınlarının Düşünceleri"... Yeşilay yayımlamış. İçki karşıtlığıyla tanınan, DP  döneminde İstanbul Valiliği yapan Fahreddin Kerim Gökay, bir önsöz yazmış... Kitabın onu fikri olduğu anlaşılıyor. O tarihte Yeşilay Genel Başkanı. Zaten tartışmaların merkezinde de bir tarafta Gökay diğer tarafta Tekel yer alıyor. 

Sosyal ilişkilerindeki başarısı, nüktedanlığı ve çalışkan kişiliğiyle tanınan Gökay, anlaşılan o ki, gazeteleri birer birer dolaşıyor, ünlü gazeteci ve yazarlarla konuşuyor. İnce bir çizgide, dönemin Hasan Saka hükümetine ve Tekel'e muhalefet ediyor demek daha doğru. O bakımdan ayrıca ilginç, tek parti alışkanlığıyla o yıllarda hükümetleri eleştirmek kolay değil. Kitap, bizzat İnönü'nün konuşmalarından yapılmış iki epigrafla başlıyor mesela. Aralık 1946 ile Ocak 1947 tarihleri arasında gazetelerde çıkan yazı ve karikatürlerden bir seçme yapılmış. Sonradan yayımlandığında Tekel idarecileri ve bakan da değişmiş durumda...Gökay'a şöhret ve itibar kazandıran ilk kamusal tartışma olabilir. 

Bir parantez açayım, resmi açıklamalara göre sahte rakı üretimini engellemek adına rakı ucuzlatılıyor, karşı argüman ise, sahtecilere ağır ceza vermek, rakıyı ağır vergilerle pahalandırmak elbette. Alkolün, şiddeti artırdığı ve insanları suç işlemeye yönelttiği ise haliyle abartılı bir yorum. 

Üç dört yıl geriye gideceğim, savaş sırasında gazetelere yönelik bir sansür uygulaması var. Cinayet ve intihar haberleri, halkı umutsuzluğa sevketmemesi için engelleniyor. Bu sansür, savaşın bitimiyle gevşediği için cinayet haberleri birdenbire faş ediyor ve gördüğü ilgiyle çok satar suç magazinleri, bulvar gazeteleri türüyor. Gazeteler, seri katillerden, adi suçlulardan, mahkeme haberlerinden daha çok bahsetmeye başlıyorlar. Aslında cinayetler birdenbire artmış değil, zaten var ve geçmişte neyse o oranda sürüyor ama yeniden "haber" oldukları için başla türlü anlaşılıyorlar. 

Gazeteler, kendi ürettikleri "gerçekten" korkar oluyor, kendi üretimlerini sahici  bir "cinayet patlaması" sanıyorlar. İçkinin ucuzlatılması tam da bu devreye denk düşüyor ve gazeteler, alkolü bir suçlu olarak gösterip ahlakçılıkla sosyal mühendislik yapmaya girişiyorlar. Bunun bir alt metni de var, derlemedeki metinleri okurken en çok şunu fark ediyorsunuz, "cahiller" içmesini bilmiyor ve "sapıtıyorlar"demeye gelen sayısız yorum var. Eğitimliler ve halk ayrımı burada da kendini gösteriyor. İçkiyi ucuzlatmak, kontrolsüz bir popülerleşme yaratıyor diye düşünülüyor. 

Bu korkular bugün de yaşıyor ama o gün, içkiyle ilgili dinsel bir tartışma olmamış, o yokluk da günümüzü anlatıyor aslında. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder