Yine satışlar düşük olduğu için abonelikler de hayatiydi, resmi daireler ve kütüphaneler, istedikleri yayına abone oluyor, istediğine olmuyordu çünkü. Kendileriyle taraf olan yayınları yaşatabilmek hükümetlerin elindeydi.
Bir de bunlara kağıt dağıtımını eklemek gerekiyor. Hükümetler, istedikleri yayına kağıt veriyor, kimilerine zırnık koklatmıyordu. Yayıncılık yapmış pek çok mizahçı ve karikatürist, dergiyi basacak kağıt bulamamaktan şikayet ederdi.
1979'da böyle miydi? Simaviler, bu cendereyi matbaa teknolojisine yatırım yaparak, çok satan gazeteler çıkartarak değiştirmişlerdi. Resmi ilanlara ya da aboneliklere ihtiyaç duymuyorlardı. Ama kağıt sorunu yine vardı. Onların devletten istediği, kağıt dağıtımında önceliğin satışa göre verilmesiydi ve bu düzenlemeyi kabul ettirmişlerdi. Çok satana çok, az satana az kağıt verilmeliydi. Enflasyon sebebiyle kağıt stoklamak isteyenlerin önü alınmalıydı filan...
Özetle 1979'da iktidar partileri, Seka üzerinden basını kontrol etmeye çalışıyordu.
İlk sayfasını paylaştığım "mektuplaşmada" Seka, Karakedi'ye kaç basıyorsun, kaç satıyorsun, bastığın yayının ne kadarını iade alıyorsun, sana kağıt verebilmem için bu rakamları basın ilan kurumuna bildirmen gerekiyor diyor. Maliye'nin soracağı soruları Seka soruyor, enteresan olan o...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder