"Yeryüzündeki bütün yazarlar gibi benim de (…) polise
karşı fazla bir sempatim yoktur (…) bilgi ve teknikle değil de daha kolay
olduğu için kanunları bizzat çiğneyerek korurlar. Karakollardan hastanelik
olarak çıkanlara hemen her gün rastlanmaktadır. Bazen karakolun bodrumunda
hikmeti hüda intihar edenler de olur. Kendilerine özgü garip itham formülleri
vardır: Düğmemi kopardı, cumhuriyete, millete vs küfür etti. Zincirleme
şahitlikle kızdıkları kimseyi alaşağı edebilirler. İçlerinden bazısı suç
işlemeye de fazlasıyla meyyaldir; daha geçenlerde birisi müdürünü öldürdü, bir
başkası kadın kaçırdı; rüşvet ise gazetelere sık sık intikal eden
havadislerdendir."
1958 yılında Çetin Altan yazmış bunları. Polisi sevmediğini söylemek veya herkesin konuştuğu-bildiği polis icraatlarını yazabilmek, o tarihler için cesaret isteyen bir iş. Böylesi bir istisna yazının o yılların popüler kültüründe bir karşılığı da yok. Kamusallaşmasına da imkan yok.
Film sansür kurullarında emniyetten temsilciler olduğunu, müdürlerin, ilgili makam sahiplerinin gerektiğinde gazetelere-dergilere telefon açarak uyarılarda bulunduğunu ve hatta kimi yazarların makam odalarına davet edildiğini, sopalandıklarını o yıllardan biliyoruz. Yazarsan, sadece kendini değil yayın mecranı tehlikeye atarsın demek bu.
Pek çok anı kitabında polislerin nefret dolu tutumları, tahkir edici davranışları, anlayışsız ve nobran konuşmaları, mutlaka dayakla biten gösterilerini okumuşuzdur. Polis ve nezaket pek birlikte hatırlanmaz ve polisten nezaket beklenmez. Uzun yıllar, Türkiye’de polisiye edebiyatının olamaması polisin haşinliğine bağlanmıştır. Türk polisinin akıl yürütmesi inandırıcı bulunmamıştır, döve döve diyelim, nasılsa gerçeği ortaya çıkarıyordur.
Peki, hem polis algısı hem de polisiye türü olarak durum bugün değişti mi?
Polis algısı çok değişti denemez, siyaseten veya polemik gereği tersi söylense de polisin kanun koyucu ölçüsünde keyfi davranabildiğini biliyoruz. Diğer yandan, polisiye, yıllar içinde popüler kültür ile birlikte değişti. Özellikle Hollywood sinemasının polise yönelik eleştirelliği, bizi de etkiledi. Polisi eleştirmek belli ölçülerde normalleşti.
Gerçek ile gerçeklik vehmi yaratan bir dünya arasında büyük bir fark olduğunu akılda tutarak, filmlerin ve dizilerin dünyasında “kötü polislerin” olabileceği kabul edilebilir bir hale geldi diyelim.
Yukarıda paylaştığım görsel, 1952 yılında .ıkan bir Polis yayınından, “bizi güzel anlatın-gösterin” çağrısı yapıyor hikaye anlatanlara… Özellikle popüler olan filimcilere…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder