Oysa Abdülhamid devrinde, daha çok Namık Kemal eliyle Arapların İspanya'yı fethetmesi ve orada kurdukları hükümranlık entelektüellerimizi mutlu ediyormuş, nostaljik bir övünç diyelim buna... Daha önemlisi İslam birliği düşüncesiyle o fetih ve hükümranlık yerli-milli bir başarı ve gurur vesilesi gibi geliyormuş bize...
Bütün dünyayı etkileyen Jeune/Young/Jön hareketi, yani Fransa'da okuyarak ülkelerine dönen "öncü milliyetçi öğrenciler" bu "milliği" değiştiriyor ve sekülerize ediyorlar. İttihatçılar başlangıçta bir Türk-Arap devleti olacağımızı hayal etseler de "siyasi realite" onları başka bir noktaya savuruyor.
Endülüs romantizmi demode olup çıkarak yerini İslam öncesine, Orta Asya'ya bırakıyor. Namık Kemal, Cengiz Han'a karşı Celalettin Harzemşahı savunurken taraflar değişiyor diyelim. Böylece Abdülhak Hâmit'in Tarık'ı bir kahraman, Endülüs de bir gurur ülkesi ve tarihi olarak kaybolup gidiyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder