Haldun Sevel'in son çıkan
Ustura Kemal albümünü okuyorum, hikaye devam ederken araya girerek kendisiyle ilgili bir "
dipnot" atıyor, anlattığı dönemi yaşayan öğretmeninden bahsederken cümleye "
ben Haldun Sevel" diye girmiş, bir hikaye var ve o hikayeyi kendisi anlatmıyormuş gibi cümleye kendini tanıtarak-ismini zikrederek girmek bana sevimli ve matrak geldi. Sonra neden şaşırıyorsun ki dedim, Sevel, Ustura Kemal olarak kendisini çizmiyor muydu?
İtalyan akademisyen Valentina Marcella'nın 12 Eylül döneminde Gırgır'ı anlattığı çalışması, dilimizde de yayımlanmayı bekliyor.
Ragıp Derin'in
Kara Sinan isimli çizgi romanında rastladım, meraklısı hemen anlayacaktır, bütün kareler Suat Yalaz'dan bire bir alınmış (kopyalanmış)... Özgün, kendi çizgileri olan ve üretebilen biriydi Ragıp Derin, neden buna gerek duymuş, anlayamadım. Yanlış hatırlamıyorsam, bir dönem Yalaz'ın yardımcı çizerlerinden biri de olmuştu, ilginç bir durum... İkisi de rahmetli oldukları için öğrenebilmek mümkün olmayacak.
Suavi Süalp'in
Çapkın Hırsız'ından bir kare... Polisler, Çapkın'ın tuzağına düşüyorlar filan, aralıklarla o yıllar için yeni olan süslü argo sözcükler kullanıyor, komediye yarayacak kafiyeyi oldum olası sever zaten... "Bizi yine mandepsiye bastırdı" demiş komiserimiz. Rumca'dan geçmiş bir sözcük gibi, alavere-dalavere, tuzak anlamında kullanılıyor.
70'li yıllarda Salata diye bir mizah dergisi vardı. Suavi Süalp adını oradan hatırlıyorum. Çocuk aklımla çok kafiyeli bir isim gibi gelmişti.
YanıtlaSilÇenebaz