İlgi çekici bölümler yok değil elbette, bir tanesini paylaşacağım.
Şöyle yazmış: "Roman, hikâye ve piyes yazan kimse Allah'la rekabete girişen, bunda bâzan da muvaffak (başarılı) olan bir fanidir (ölümlüdür). Allah'ın halkettiği (yoktan var ettiği) hayat, her vak'ası başka bir vak'aya karışan bir umman (okyanus) iken, onun [yazarın] her eserinde söyleyeceği şeyleri tamamen bitirmesi nasıl mümkün olur ve neden istenir?"
Okurun muğlaklıktan ve belirli bir final okuyamadığında duyduğu rahatsızlığı diline dolamış, alıntıyı o sebeple seçtim. Okur, "başı sonu belli" metinler okumak ister, onu düşündüren ve yoruma zorlayan belirsizliklerden hoşlanmaz ya, Nahit Sırrı onu "konuşuyor"...
Okurla mı tartışıyor, kendi kendine mi sayıklıyor, mecazen söylüyorum bunları, belli değil. Çünkü retorik soru ve cevabı belli... Okur çoğunluğu bunu sevmiyor ve sevmeyecek, bitti.
Bana kendi kendine sayıklıyormuş gibi değil de, bir hikaye özelinde aynı fikirde olmadığı edebiyat eleştirmenlerine izah ediyormuş gibi geldi.
YanıtlaSilHoşuma giden ikinci kısmı.
Anlamak için bir defa daha kullandığı kelimeleri düşünerek okumam gerekti ama, anlayınca söylediği şey çok hoşuma gitti.
Hikayecinin asıl mevzuya ‘karanlıkta bir ısığın parlayıp sönmesi gibi’ değinip, yorumu ve kara kara düşünmeyi okura bırakması fikrine bayıldım.
Poe'nun "snap ending" düzeneğinden ilham almış diyeceğim. Katkı için teşekkürler
YanıtlaSilPoe ve snap ending deyince hemen Tell Tale Heart dedim. Evet ne kadar oturdu şimdi. Derin Hakikatler'e katkı yapmış olmak büyük keyif tabi. Teşekkür bizden Hocam.
YanıtlaSil