Fakabasmaz Zihni, bir müstear isim olduğu aşikar olan Hüseyin Nadir'in polisiyesi... Türk Fantoma'sı dense olurmuş, hikayeler pek parlak olmasa da bir tefrika iştahı var, tempo ve bir heyecan aurası kurabiliyor. Bu tür hikayeler, gece karanlığına, mezarlıklara, yüzünü gizleyen ve kıyafet değiştiren tiplemelere ihtiyaç duyar, büyük laflar, dehşetli hisler, koşuşturmacalar, kandırmacalar vs...Fakabasmaz, tıpkı Fantoma gibi bir antikahraman ve kanun koyucu... İlginçliği, iyilikle kötülük arasında gezinmesi filan... 1923 öncesi reddi miras sayıldığından polisle ilgili rahat konuşulabiliyor, Fakabasmaz, kirlenmiş bir Osmanlıyı eleştiriyor...
Milli Cinayat Koleksiyonu ise kahramanı Siyah Pençe olan bir polis, iki yazarlı olması daha en baştan ilgimi çekti. Adı serüven ve aksiyonu çağrıştırsa da Siyah Pençe, Holmes'vari çözümler buluyor. Aydınlanmacı bir mantığı var, hikayeler baştan aşağı cinli perili bir korku atmosferi kurarak ilerlese de Siyah Pençe hurafeleri dövüyor asıl olarak...Yoksa yeraltı çetesi, Kanlı Peri, Dev Süleyman filan içimdeki çocuğu güzel korkutuyor...
Frankfurt Seyahatnamesi, bir türlü fırsat bulup okuyamadığım kitaplardandı. Ahmet Haşim, tedavi amacıyla Almanya'ya gitmiş, kitap seyahat ve hastane sürecinde yaşadıklarıyla ilgili olarak yazdığı yazılardan oluşuyor. Uzun uzun anlatmamayı seven, özellikle doğayı, geceyi veya doğan günü anlatırken berraklaşan, göz alıcı cümleler kuran... ama şehri ve özellikle Almanları anlatırken dikkatli ve beğenmezleşen metinler okuyoruz. Haşim'in dil problemi nedeniyle yalnız kaldığı ve sıkıldığı anlaşılıyor, dönüşünü anlatmamış mesela veya geriye dönüp yaşadıklarını topluca değerlendirmemiş. Yazılar gazetede tefrika edildiği için böyle bir niyet mutlaka vardır ama yazılmamış işte, bence yine sıkılmış. Akıllı insan sıkılması üstelik bu, kibirle karışık bir bıkkınlık.
Haremde Bir İtalyan, ilk kez 1876'ta basılmış, iddia doğruysa ikinci baskısı 122 yıl sonra dilimizde yapılmış (1998). Böylesi keşifler, haliyle ilgimi çekiyor, ben yeni duydum, sonradan aradım buldum. Bol resimli oryantalist ucuz romanlardanmış, bizle doğrudan ilgili de değilmiş... Harem'e düşen genç bir erkek (!), iç gıcıklayıcı falanlar filanlar, kadınlar arası haset ve rekabet, entrikacı dengeler ve saire... Anlatı, dikkat çekici bir farklılık taşımıyor. Benim gibi on dokuzuncu yüzyıl ilüstrasyonlarına düşkünlüğünüz varsa, o ayrı...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder