Cumartesi, Nisan 08, 2023

Telafi edilebilir efenim

Feys, tam bir "Deathbook" oldu, hemen her gün bir ya da birkaç kez taziye mesajı yazıyoruz. Kayıplar arasında yaşıtlarım da var ve galiba bu sebeple, daha iç karartıcı bir şeyler hissediyor olabilirim. 

Bazı ölümler bize "kurtuldu" hissi verir, uzun bir hastalıkla gelir, bazılarıysa beklenmediktir, hepimiz için trajik ve sarsıcıdır. Babam öldüğünde kurtulduğunu düşündüm, garip bir rahatlama vardı hislerimde, ama yirmi yıl önce yakın bir arkadaşımın kaza sonucu ölümü beni uzun zaman altüst etmişti. Onun eksikliği bana büyük haksızlık gibi geliyordu, yıllarca ondan bahsettim. 

Ölümün beklenilmemesi, hikayesi, geç ya da erken olması duygularımızı etkiler. Çocukken, bir ölüme çok üzülmüştüm, erkek kardeşim, bunun Allah'ın bir kararı olduğunu, çok üzülmenin ona karşı gelmek olduğunu söylemişti. Öyle çok mütedeyyin biri filan değildir, nereden aklına geldiyse, o varsayım beni etkilemişti. 

Yas tutmanın normal ama ağıtın koyulaşmasının merhum ve merhumeye işkence etmek olduğunu da duayı yönlendiren imamlardan duydum. Biraz hayatı normalleştirmek için bu türden akıl fikir dengeleyici öneriler yapılır... Ölümler, kaçınılmaz olarak "hayat devam ediyor" hissini öğretir bize, yaş aldıkça daha kolay kabulleniriz. 

Yas dediğimiz şey, önce inkar edilerek yaşanır, bunu kabul etmeniz kolay olmaz, inkarla birlikte öfke ve depresyon gelir, farklı biçimlerde isyan ederiz... En sonunda kabulleniriz. 

Anlatmasam olmaz, ergeniz, mahallede bir arkadaşımız sürekli imkansız kızlara tek taraflı aşık oluyor ve hülyalı bir dönemden sonra "terk ediliyor" filan... Beğendiği kız mahalleden taşınınca  kahroldu,  günlerce inledi... Sürekli konuşuyor, sızlanıyor, birisi bundan sıkılarak "ya yeter, duyan da biri ölmüş sanacak" filan dedi, artık nasıl olduysa, susacağına daha büyük bir ilham aldı sanki, yaşadığı kaybı ölümle eşleştirmeye başladı, laf uzamasın, bir gün öyle bir şey oldu ki, neşeli bir arkadaşımız, bu sızlanmalardan illallah diyerek, cenaze namazı imamı gibi duaya başladı, kız ölmüş gibi  bize oradan bulunan bütün yaşıtlarıma haziruna fatiha okuttu, çok güldüğümü hatırlıyorum. 

Aşk acısıyla ölümü benzetenler var, kayıp hissi temelinde paralellikler kurulabilir ama haliyle çok farklı şeyler… Edebiyat ve sanat, aksini iddia etse de, aşk acısı telafi edilebilir gibi geliyor bana, bilemiyorum belki de telafi edenler çok olduğu için böyle düşünüyorum. Üstelik neşeyle konuşulabilen bir şey…

5 yorum:

  1. “Ölüm gibi bir şey oldu ama kimse ölmedi” dizesini sanırım tam bu hislerle yazmış Özdemir Asaf..
    “Bağlanmanın şiddetine ve çocukluktaki bağlanma / kopma ilişkilerine bakmalı; insanların ölüme ve ayrılığa verdiği tepkileri anlayabilmek için” derler meslektaş büyüklerim.. Ve tabii yaş, arttıkça metanet artıyor çünkü çaresizlik öğreniliyor..

    YanıtlaSil
  2. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  3. Levent abi, aşk acısı bugünlerde biraz Nejat İşler aforizması biraz efkarlı Tiktok videolarıyla daha hızlı geçiyor ama kesilen poz sayesinde rüzgarla, fırtınayla geçiyor.:) Sonra yeniden başlanıyor.

    YanıtlaSil
  4. Sadece C.'ye
    Mutlu çocukluk-hayata katlanmak adına benzersiz bir "kolaylaştırıcı"...deniyor, sizin meslekten arkadaşlarımla ben de konuşuyorum bunları. Mutsuz ergenliği kurtarıyor mu peki diyorum hep. Çok teşekkürler katkı için...

    YanıtlaSil
  5. Keyfimşöyleböyle'ye
    Nejat İşler ve Tiktok eleştirisi gibi eskiden de "şimdiki zamanı" kritize edilen şeyler olurdu, hep oldu ve olacak hatta... Hepsinin bir işlevi, faydası ve geçişkenliği var diyelim... Tek tek iyi ya da kötü değiller, "var"lar... Selamlar, kolaylıklar

    YanıtlaSil