Çarşamba, Mart 01, 2023

Son okuduklarım 67

Çiçekli Defter, 1915'i anlatıyor, başlarken, ne yapsanız eksik, ne etseniz klişe görünebilecek bir tahkiye okuyacağımı biliyordum. Bitirdiğimde fikrim pek değişmedi. Çizgiler, mainstream ve popülerlik arayan bir parlaklıkta seçilmiş, hikaye dersek, hakeza "arada" durmaya çalışılmış, bugüne bağlamak istenmiş filan... Herkes için zor bir mesele. Riskli ve cesaret isteyen bir yayın olmuş, hikayeyi teknik olarak pek beğenmesem de, çizgi romanın popüler olduğu dönemlerde çıkabilseydi, infial yaratacak bir albümden söz ediyoruz. Sophie'nin Baladı, bir müzisyen hikayesi... Eseri anlatabilmek için bir klişeye başvuracağım, Mozart-Salieri ikiliğine yeteneksiz olan tarafından bakıyor olması ilgi çekici. Salieri Kompleksi denilen haset, kıskançlık ve imrenmeyle karışık hislerle yaşanan bir rekabet anlatılıyor. Diğer yandan bu hissiyat pek koyulaştırılmıyor. İyimserliği, itirafçı ve iç döken bir tutumu var, öyle ki, mutlu son'lu bir televizyon hikayesine bile dönüşüyor. Müzisyen hikayelerine oldum olası zaaf gösteririm, kahramanların azgınlaşıp yoldan çıkmasını, pişman olup nedamet getirmesini (veya pişman dahi olamadan heder olmasını) okumayı-seyretmeyi seviyorum galiba... Çizgi roman olunca "sessizlik" müzisyen hikayelerini güdükleştiriyor aslında, bunu bilerek yazdım, çünkü albümüm bir de bestesi varmış, meraklısı spotify'den bulabilir, o da enteresan...

Louvre'un Koruyucuları tahmin edileceği gibi Louvre Müzesi'nin ünlü çizgi romancılara sipariş ettiği çalışmalardan biri. Ciro Taniguçi imzasını taşıyan, hakkını teslim edelim, büyük emek harcandığı hemen kendini hissettiren bir manga seyreyliyoruz... Hikayesi ise siparişin gereği olarak enformatik bir hantallıkta (ve epeyce klişe) geldi bana. Oysa, sonlara doğru belirginleşen kayıp" ve "yas hali" daha doğrudan ve daha önce dahil edilmeliymiş. Kavaklıkoz Hanı'nda Bir Vaka, Kenan Hulusi Koray hikayelerinden yapılan bir uyarlama. Aşağı yukarı on beş yıl önce filan, bir dost meclisinde, çizgilerini beğenmediğim işleri okuyamadığımı itiraf etmiş, sevdiğim bir arkadaşım "çok elitist baktığımı" söyleyerek beni eleştirmişti. Yıllar içinde bu eleştiriye hak verdiğim veya aklımda cevaplar yetiştirdiğim oldu... Benim çizgi derken kastettiğim, genel bir çirkinlik değildi elbet, sahne istifi ve ardışıklık kuramayıp sürekli kafa çizenleri okuyamıyordum. Albüme bu bakımdan ısınamadım demek zorundayım. Kenan Hulusi, çizgicilerimizin-pulp evrenimizin en az  kırk yıl önce keşfetmesi gereken bir yazar. Edebiyat ve çizgi roman hele o yıllarda pek farkında değillerdi birbirlerinin . Genç bir çizer, o öykülere ve tarza dikkat kesilerek, her şeyden önce yeni bir şey denemiş, üslubu için daha zaman ihtiyacı var ama farkındalığı yüksekmiş. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder