Jourdy'nin
Rosalie Blum üçlemesi tamamlandı, ilk söylenebilecek şey iyimser ve neşeli bir hikaye okuduğum, insanın içini ısıtan bir mizah taşıyor. Bir sahil kasabası rehavetinde saplantılı, kaçıklık ölçüsünde eksantrik kadınlar ve erkekler anlatıyor bize... Akıllı bir kurgusu, eğlenceli tivistleri, zihin açıcı psikolojik göndermeleri var...
Aynalı Teke, ta 87'de
Güneş'te ilk yayımlandığında gazeteden okuduğum, çok beğendiğim, hatta meraklılarla yaptığım sohbetlerde memlekette üretilmiş en iyi işler arasında gösterdiğim bir çizgi roman... Öncelikle albüm olarak yayımlanmasına sevindim. Tabii, otuz beş yıl sonra yeniden okumak, insanın beğenilerinin değişip değişmediğini de gösteriyor. Halen iddialı, dönemi için öncü nitelikli olduğunu, belgeselci tutumuyla ayrıca bir ilginçlik taşıdığını düşünüyorum. Diğer yandan fantastik edebiyat bu fikri defaatle tükettiği için bizim için dahi yeni değil artık... Yalçın Didman, bir doğasever olarak keşke daha çok üretebilseydi diye düşünüyor insan...
Epileptik, David B.'nin kült grafik romanı, öyle ki türü tanımlayan, tür anlatılırken ismen zikredilen bir çalışma. Yıllar önce okumuştum,tekrar okumak zihin açıcı olabiliyor diyerek, bir iş için tekrar giriştim... İlk fikrim değişmedi, okunması kolay bir anlatı değil kesinlikle... bunun temel nedeni kitabın yarattığı ağır atmosfer, hani derler ya "
pekmez gibi" diye... okudukça koyulaşıyor, tekrara düşüyor, çünkü yekpare geliştirilmemiş bir öykü... Aralıklarla yıllar içinde çizilmiş ve nihayetinde bir hastalık anlatıyor. Ailenin başetme stratejilerini, arayış ve sapmalarını, dağılıp toparlanmalarını maharetle resmediyor. Bir anlatı sizi sıkıntısına ortak edebiliyorsa zaten "başarmış" demektir
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder