Erzurum'a zoraki gittim, yalan yok, Bilkent'in orada yerel bir lisesi var, kampüsü olan, şehirden apayrı bir yerde... Bu sene çizgi roman temasını işliyorlarmış, doğrusu ne konuşacağımı bilmiyordum, genel ve toparlayıcı bir konuşma istemişlerdi.
Hayat çok değişti, çocukluğumda okullara çizgi roman sokulamazdı, yozdu, işe yaramazdı. çöplüktü, zararlıydı filan... Okula gittiğimde bütün öğrenciler çeşitli grafik romanları okumuş, kostümler giymiş, kendilerini sevdikleri kahramanlara benzetmiş bir halde bizi bekliyordu.
Bu yıl kış gelmedi malum, Erzurum'da kar görürüm sanmıştım, ocak ayında orada bile nasip olamadı. Konuşmamdan sonra Uğur'un rehberliğinde Yakutiye mahallesini gezdim. Bir iki şey sahiden çok dikkatimi çekti. Birincisi çayı çok güzel yapıyorlar. İkincisi, ne yakıyorlar bilmiyorum, şehrin havası kötü ve insanın üstüne koku olarak siniyor. Üçüncüsü, o kadar dolaştım, hiç başıboş köpek görmedim. Dördüncüsü, çarşı pazarda çok kapanmış dükkan vardı, krizin etkileri kolayca görülüyordu. Beşincisi, akşam yediden sonra şehir inanılmaz ıssızlaşıyor. Altıncısı, esnaf sahiden aheste çalışıyor, sabırlı olmak gerekiyor, çünkü onlar yavaş olduklarını düşünmüyorlar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder