Pazar, Ekim 06, 2024

Necibanım'ın kabri

Fotoğraf, babaannemin kabrine ait. Babaannemden geriye yaşı sekseni geçmiş bir kızı (Halam) ve dört torunu kaldı, benim dışımda hiçbiri artık Ankara'da yaşamıyor. Hatırlayan da kalmadı, oğlum mesela, aynı soyadını taşıdığı için onu örnek veriyorum, hiç görmedi Necibanım'ı... 

Ben de babaannemin annesini ve babasını görmedim, bir yerlere yazmışımdır ama isimlerini ve suretlerini bilmiyorum. Çok değil, üç kuşak sonra aynı "kandan" gelenler insanlar bile birbirlerini bilmiyor, hatırlamıyorlar...

Geriye mezarları kalıyor...o mezarları ziyaret edecek birileri de kalmıyor demek istiyorum. Ne kadar ah vah etsek de vaziyet bu...

Ankara'nın en pahalı avm ve sitelerinden birinin çok yakınında bir köy-gecekondu mezarlığı var, uzunca bir zamandır, oraya defin yapılmasına izin verilmiyor, bu da şu demek, sahipsiz kabirlerle dolu ve bir zaman sonra o mezarlık kaldırılarak yerine janjanlı, çok katlı ve çok para eden bir site daha dikilecek... Kanunlar, hayatın işleyişinden yanadır, mirasçılar bir miktar para ve hayır dualarıyla bu meseleyi üstelemezler. Şunu hep birlikte itiraf edelim, hatırlamadığın ve tanımadığın biriyle duygusal bir bağ ne yapsan kuramıyorsun.

Türkiye'de "yakılmak" yasak, yani ben yakılmak ve tozlarımın bir ormana serpilmesini isteyebilirim ama bunu yaptıramam, beni de bir kabre koyacaklar, oğlumun çocuğu beni görür mü bilmiyorum, hadi o gördü diyelim, yazıp çiziyorum, teliflerim bir ihtimal, benden sonrakilere kalacaktır, o bakımdan hatırlanabilirim ama o mezar öylece duracak...bayram ziyaretleri şu bu... of puf diyerek bitiriyorum yazıyı. 

Babaannemin bahçesine girip balkonuna çıkıyor ve usulca evden içeri süzülüyorum...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder