Perşembe, Temmuz 28, 2022

Zeki Müren ve Yalaz

Yukarıdaki görseli bir sahaf paylaşımından görerek satın aldım, Suat Yalaz'ın çizdiği Zeki Müren portresinden ve bir fıkradan söz ediliyordu. Meğer, 1955 yılından Akbaba dergisinden çıkma bir şeymiş. Fıkra, özellikle eşcinsellerle ilgili çok kullanılan bir espriye dayanıyor, burada da Zeki Müren'e uyarlanmış. 

İşte fıkrada, genç bir kadın, Müren'i  baştan çıkarmaya çalışıyor, yüz bulamayıp gidiyor, Müren'in yanında duran ve  tüm olup bitenlere şahit olan ünlü bestekar ve kemancı Sadi Işılay şaşırarak "ben senin yaşındayken (kaçıp giden kadını kastederek) uçan kuşu kaçırmazdım" diyor, Müren de kuş taklidi yaparak kollarını sallamaya başlıyor, "Pırr pırr!" 

Sorsalar Zeki Müren'in eşcinselliği o yıllarda pek konuşulmuyor, tahkir edici bir espriyle anılmıyordu, o kadar değildi derdim, demek ki tek tük varmış, saldırılıyormuş. 

Benim ilgimi çekense Suat Yalaz çizimi oldu. Yalaz, Zeki Müren'i pek sevmezdi diyelim, veya ona gösterilen ilgiye üzülürdü diye anlatayım. Bir iki kez yazmış olabilirim, Yalaz, asıl olarak eşcinselleri sevmezdi, eğer uzun uzadıya konuşursanız mutlaka sözü onlara getirir ve sinirlenirdi. Karaoğlan'la ilgili kendisiyle konuşurken, gençken sesinin çok güzel olduğunu, bir dönem şarkıcı olmak istediğini anlatmıştı. Zeki Müren'i dinledikten sonra böyle bir sesle, bir erkek olarak rekabet edemeyeceğini anladım demişti, ima ettiği şey onun eşcinselliğiydi...

Bu tür sohbetlerde itiraz etmeden konuşmayı dinlersiniz, anlattıklarından yola çıkarak Karaoğlan'ı yorumlamaya çalışıyordum ve evet, çizgi romanlarında erkek eşcinselliği hiç yoktu, düşmanı ya da kötü adamları bile "efemine" anlatmamıştı, hiç yoklar gibi davranıyordu... Oysa Tarkan, Kara Murat ya da Malkoçoğlu gibi benzerlerinde eşcinsellik aşağılama amacıyla kullanılırdı.. Bizanslılar, Romalılar, Fransızlar, Krallar, Prensler sayısız kez hemen her halinden anlaşılan eşcinseller olarak resmedilmişlerdi. Yalaz bunu yapmadı, diğer yandan yine benzerlerinin aksine kadın eşcinselliğini ise erotik bulduğu için olabilir, sıklıkla evirip çevirdi.  

Yıllar sonra 1996'ta Zeki Müren öldüğünde Yandım Ali çizgi romanında onun arkasından yapılan taziye törenlerini eleştiren düşüncelerini paylaşmıştı: "Zenne Ramiz öldü diye İstanbul kan ağlıyormuş. Cenazesine bir halifenin gitmediği kalmış." Bu sayfa bir dergide haber olmuş, o sayfayı da bana (ve muhtemelen pek çok başka kişiye) ayrıca göndermişti.  Kimse kimseyi sevmek zorunda değil, hatta ölünün arkasından konuşmayalım filan denir ya, ben ona da katılmam, hepimiz yapıp ettiklerimizden sorumluyuz, eleştirilebilir ve konuşulabiliriz. Yalaz da yapmış işte eleştirisini... Benim ilgimi çeken kırk yıl süren bir fikri takibi olması...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder