Salı, Mayıs 24, 2022

Son okuduklarım 55

Gauguin'i albüm olarak ikinci kez okuyorum, ilkinde başka bir ressam biyografisi hakkında yazıyordum, bağlamı farklıydı. Bu defa sevdiğim için okudum, beyfendinin tuhaf bir coşkusu ve "deliliği" vardır, ta çocukluktan bu yana ilgimi çeken bir ressamdır, üretimlerinden değil kişiliğinden söz ediyorum. Dünyayla ilişkisi, romantik öfkesi, hazcılığı ve meydan okuması bir edebi karakter olarak beni hep etkilemiştir. O bakımlardan bence başarılı bir biyografik temeli var albümün, belki dünyayla olan kavgasını dramatik olarak daha belirginleştirme yoluna gidebilirlermiş, yapmamışlar, son fasılda alıntılara yönelmişler. 

Çocuk, köstebek, tilki ve at, övülen kitaplardan biriydi, merak ettim, biliyorsunuz, çocuksu veya doğrudan çocuklara yönelik olan her kitap, popüler ve long seller olan başka kitaplarla kıyaslanır, onlarla birlikte anılarak takdim edilir. Peşinen yazayım, metnin edebi olarak Küçük Prens'le aşık atması veya ardılı olması mümkün değil. Üstelik, kitap, öyle sayıldığı için söylüyorum, bana pek çocuklara yönelikmiş gibi gelmedi, gerek çizgilerinin estetik eskizliği (yani net olmaması) gerekse slogancı diskurları nedeniyle böyle bir arzusu varmış gibi de gelmedi. Doğrusu, iyilik hakkında hoş cümleler var, şimdiki zamanın spritüel arayışlarını, kişisel gelişim, popüler psikoloji kitaplarını filan andırıyor. Çizgilerse göz alıcı, hakkını teslim edelim. 

Baby Blue, İsveçli distopik bir grafik roman, benim için sürpriz oldu, hiç bilmiyordum, keşfetmiş oldum. Çizgiler ilginç, baktırmıyor ama hikayeyi ve atmosferi tamamlıyor. Albünün asıl ilginçliği muhalif tavrı ve distopik iddiasında. Bizimkisi gibi toplumlarda çok anlaşılır gibi durmayabilir, pandemi öncesinde özellikle Amerika'da karamsarlığı reddeden popüler bir eğilim ve kamusallık gelişmişti, güleryüzlü olma, samimi davranma, birbirine yakınlık gösterme vs... dışarıdan görebildiğim kadarıyla geleneksel toplumun-ailenin ihyası gibi tarafı vardı... Baby Blue tam da bu noktadan hareketle bir distopya kurmuş, karamsarlar hastaneye sevk ediliyorlar. Distopya klişelerinin hepsi kullanılmış, 1984 nasıl işliyorsa öyle istiflenmiş diyerek anlayana tahkiyeyi anlatmış olayım. Ortada iki aşık var, ikisi de kadın ama bu meseleye çok değinilmemiş, yani erkek aklına yönelik bir isyan varmış gibi kurulmamış. Final, "TrueRomance" havasında direnişçilerin ve çiftimizin kötülerin elinden kaçmalarıyla  "devamı var" gibi bitiyor. 

3üz'ü Grant Morrison için okudum, mainstream bir serüven okurum sanıyordum... Bir Kedi, bir köpek ve bir tavşan devlet eliyle robotumsu öldürücü silahlara dönüştürülmüşler, buraya kadar tamam, iş bitince telef edilmek isteniyorlar ve hikaye tam da orada başlıyor:"Frankigoestocomics"... Gel gör ki, çizilememiş bir albüm okuyoruz, aksiyonu anlatabilecek, o devamlılığı gösterebilecek bir akış göremiyoruz. Üzüntü ve muz kabuğu...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder