Cumartesi, Nisan 02, 2022

Hipofiz bezi ve şükür duası

Tuba Ünsal, sabah namazına başlamış, hissettiklerini yoga ile benzerlik kurarak anlatmış, doğal olarak ti'ye alınmış, gördüğüm kadarıyla epeyce parodileştirilmiş. Merak edenler açar okur...

Müslümanlığın, popüler kültürün bir parçası olduğu genellikle atlanıyor...

Popülerleşen her şey, birbiriyle uzlaşmayan pek çok farklı biçimde alımlanır ve yorumlanır... Bu kadar çok insan bir şeyi seviyor veya nefret ediyorsa, o nefretin ve sevginin tek bir gerekçesi yoktur. Din, ideoloji veya popüler ikonlar böyledir, onları asla ve kat'a tek bir "anlama" sabitleyemez, indirgeyemezsiniz, doğal olarak çeşitlenirler, o sebeple popüler olurlar... Hep yazıyorum, her tüketici "mesajı" veya o "hikayeyi" kendi kültürel ve siyasi sermayesine göre yeniden anlamlandırır ve her defasında bir kere daha "üretir." 

Erzurum'daki Müslümanlık ile Edirne'deki Müslümanlık birbirinden farklı yaşanır, doğrusu şu veya bu diyemezsiniz, herkes onu kendi hayatına adapte eder... Edirne'de bir ramazan günü iftara düğüne gider gibi dans ederek, göbek atarak gidenler görmüştüm. Halbuki şaşırmamalıydım. Cezayir'de, Dubai'de ya da Tahran'da farklı yaşanıyordu, biliyordum... 

İşte efenim ortada herkesin okuyabileceği bir kutsal kitap var, referans alınması gereken sadece ve sadece o'dur, farklı yorumlara ihtiyaç yoktur diye kestirip atılır, biliyoruz ki hiç de öyle değildir, o kitap ve etrafında gelişen öğreti, o kadar farklı biçimlerde yorumlanmıştır ki, say say bitmez... Çok insan, çok kültür, farklı diller, farklı ideolojiler, uzun yıllar, değişen dünya, kapitalizm, modernleşme, pıy pıy say say bitmez...

"Gerçek Müslümanlık", "din'de bu yok" veya "hayır var" diye başlayan cümleler bu bakımdan nafile lakırdılar, zamanın ruhuna göre uçuşan savunma ve saldırı işlevi görmekten öte bir anlam taşımıyorlar.. 

Gençliğimde kendimce bağnaz bir şey duyduğumda inatlaşır "Kur'an'da yazmıyor bu derdim", sonra anladım ki, tartışmanın esası metnin kendisiyle değil, bizden olanlarla olmayanları ayırt etmekle ilgiliydi... Yazıp yazmamasıyla zerre alakası yoktu, din, sadece o metne dayanmıyordu artık... Din, popüler kültürün ve o kültüre ait gösterilerin bir parçasıydı...İnsanlar tek tek, inançlarını ve kendilerini meşrulaştıracak çıkışlarda bulunuyorlardı, asıl olan buydu.  

Olumlu düşünmek ile besmele çekmek arasında ne kadar fark var derdim hep. Geçenlerde sosyal medyada denk geldim, orta sınıftan tahsilli bir kadın, paylaştığı her fotoğrafın altına "bugünü de yaşadığım için şükrediyorum" türü şeyler yazıyor, yineliyor... Tuba Ünsal, kendi dünyasından, kendi hayat tarzına uygun bir "namaz" yorumu yapıyor, ilk defa da yapılmıyor, dikkatle bakılırsa buna benzer belki on binlerce yorum yapıldı yapılıyor ve yapılacak... Doğru veya yanlış denemez dedim yukarıda, şöyle de diyebilirdim, yanlışlasak da denecek, doğrulasak da denecek, popüler kültür içinde bir şeyin doğru,  yanlış, samimi, sahici, hakiki veya gerçek olduğunu ispat edemezsiniz, "konuşursunuz"

Laf uzamasın, Ramazan geldi, inananlar ve inanmayanlar kendi meşreplerine göre yaşayacaklar bu ayı, tartışmalar ve karşılıklı gösteriler olacak, ama tamamı popüler kültür tartışmalarının bir örneği olarak tekrar edecek... 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder